ZİRAAT MARŞI

Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine. Milletin her kazancı, milletin kesesine. Toplandık baş çiftçinin Atatürk'ün sesine Toprakla savaş için ziraat cephesine. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

16 Eylül 2008 Salı

AR-GE Hizmetleri

AR-GE Geriliği


Yakup Kepenek – Cumhuriyet Gazetesi, 15.09.2008


Günümüzde ekonomik büyüme ve gelişmenin en önemli kaynağı "teknolojik yenilik"tir.


Teknolojik yenilikler, her geçen günün, gide­rek her saniyenin yeniden kanıtladığı gibi, eko­nomik ilerlemenin motoru görevini, "ağırlığını art­tırarak" yapıyor. Bu nedenle AR-GE verileri, ül­kelerin ekonomik gelişmelerinin "birincil göstergesi" sayılıyor.


Geçen günlerde "R-D Magazin", "Küresel AR-GE Raporu" başlığı altında dünyadaki AR-GE du­rumunu, sayısal verilerle ve karşılaştırmalı olarak yayımladı. Veriler, Türkiye'nin AR-GE "harcamaları" ve "çalışanları" bakımlarından dünyadaki gelişmelerin çok gerisinde kaldığını kanıtlıyor.


AR-GE harcamalarının toplam ulusal gelire oranı, uluslararası karşılaştırmada en çok baş­vurulan göstergedir. R-D Magazin'in bulgularına göre, her yıl "ulusal gelirden AR-GE' ye ayrılan pay", 2006'da, Japonya'da yüzde 3.40, ABD'de yüzde 2.76, Avrupa ortalaması olarak yüzde 1.88 ve Çin'de yüzde 1.61' dir. Başta Çin olmak Üzere he­men tüm ülkelerde AR-GE' ye ayrılan parasal kaynaklar hızla arttırılmaktadır.


Türkiye'de toplam AR-GE harcamalarının yıllık ulusal gelir içindeki payı, 2006'da, yüzde 1 'in al­tında, yüzde 0.7 dolayındadır. Çok daha olumsuzu, bu payın, 2001 'den bu yana çok değişmediğidir; TÜIK verileriyle, AR-GE harcaması ulusal gelir ora­nı, 2001 'de aynı yaklaşık düzeydeydi


Oysa bu oranın "en az yüzde bir" olması önem­li sayılır, çünkü yüzde bir, doğru dürüst bir AR-GE yapılanması için, bir eşik değer; bir önkoşul sayılmaktadır.


AR-GE, yalnızca para işi değildir; her şeyden önce araştırmacı insanla yapılır.


AR-GE' çalışanlarının sayısı ve niteliği bakımından Türkiye'nin durumu içler acısıdır ... Ül­kemizde her "bir milyon çalışanın yalnızca yüz­de O.3'Ü" AR-GE ile uğraşıyor. Bir milyon kişi ba­şına AR-GE çalışanlarının Avrupa ortalaması ise yüzde bir dolayındadır. Bu sayısal azlık niteliksel yetersizlikle tamamlanıyor. Kaliteli araştırmacı azlığı ve bunların çalışmalarının kurumsal bir ya­pıya oturtulmamış olması nedeniyle, Türkiye araştırma projesi oluşturamıyor. Çünkü Türkiye bilim insanı yetiştirmiyor! Bugünlerde açılan üniversitelerin nitelikli öğretim üyesi açığı çok, ama çok büyüktür ..


Hiç kuşkusuz AR-GE olgusu, yalnızca bu konuya ayrılan para ve insangücü ile ölçülemez. AR­GE'nin "kurumsal yapısı" da başarı için çok önemlidir.


Türkiye'nin AR-GE konusunda yaşadığı bu "sayısal azlık", son yıllarda "niteliksel" yetersiz­liklerle tamamlanmaktadır.


Ülkemizde AR-GE çalışmalarının; en son (2006) verilere göre, yarısından fazlası "üniversiteler', yüz­de 35;40 dolayında kısmı "girişimciler", yani fir­malar, kalan yüzde 10-15 gibi bir bölümü de "ka­mu araştırma birimleri" tarafından yapılmaktadır.


Sayıların azlığı bir yana, bu sayılarla bile "başarılı" bir AR-GE kurumsal yapısı oluşması için, firma­ların AR-GE' ye daha çok kaynak ayırması ve AR­GE sisteminin "bütüncül" bir işlerliğe sahip olması gerekir. Ülkeler, AR-GE konusunda "yetkinlik" kazanmak amacıyla "ulusal yenilik sistemi" oluşturuyor. Ulusal yenilik sistemleri, anaokulundan üni­versite "sonrasına” uzanan tüm eğitim sistemi ile; iletişim ve finansman altyapısını; nitelikli işgücü ge­reksiniminin nasıl karşılanacağını; üretim ve ürün pazarlanmasını içeren tüm altyapıların eşgüdüm içinde ve etkin çalışmasının genel çerçevesi an­lamına geliyor.


Türkiye, ulusal yenilik sistemi anlamında bir makro ya da "bütüncül" bir teknolojik yenilik "politikasından" yoksundur.


Başta TÜBITAK ve üniversitelere rektör atan­masındaki son yaşananlar olmak üzere, kamuda hükümetin uyguladığı "yanlış kadrolaşma"" ku­rumların AR-GE ile uğraşmasına zarar verecek boyutlardadır.


Türkiye AR-GE, dolayısıyla da teknolojik yenilik bakımından yıllardır yerinde sayıyor. Ancak tek­nolojik yenilik alanında "yerinde saymak" diye bir kavram yoktur. Diğer ülkeler, "her saniyeyi" değerlendirerek araştırma geliştirme yaparken, ilerlerken, siz yerinizde sayamazsınız; kaçınılmaz ola­rak, "her saniye" geri düşersiniz! Türkiye her sa­niye geri kalıyor!!!

Hiç yorum yok: