ZİRAAT MARŞI

Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine. Milletin her kazancı, milletin kesesine. Toplandık baş çiftçinin Atatürk'ün sesine Toprakla savaş için ziraat cephesine. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

19 Aralık 2022 Pazartesi

ATATÜRK'ÜN İSMET PAŞA'YA MEKTUBUNDAN (1923) / Onur Öymen






ATATÜRK'ÜN İSMET PAŞA'YA ÜLKE GERÇEKLERİNİ ANLATAN MEKTUBUNDAN(1923) / Onur Öymen

"Sevgili Paşam, Cumhuriyetin ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum...
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.
Yoksul bir köylü devletiyiz. Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4000 km demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil....
Denizciliğimiz acınacak durumda...
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.
Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni cumhuriyetle de, insanlıkla da bağdaşmaz.
Bu durumu düzeltmeli halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getiriyoruz.
Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayımız 136.
Pek az şehirde eczane var.
Saygın hastalıklar insanımızı kırıyor.
Üç milyon insanımız trahomlu.
Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde.
Bit ciddi sorun.
Nüfusumuzun yarısı hasta.
Bebek ölüm oranı %60'ı geçiyor....
Telefon, motor, makine yok.
Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz.
Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830.
Yanan bina sıyısı 114.408.
Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.
Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek.
İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı....
Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediyor....
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz.
İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var.
Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı..
Ama yılmamak, ucuz geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız....
Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.
Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak isterim.
Allah yardımcımız olsun"
GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA- 1923

Atatürk Cumhuriyeti ilan eder etmez kurulan ilk Cumhuriyet hükumetine Başbakan olarak İsmet Paşa'yı atamıştı. Ve kendisine ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatan böyle bir mektup yazdı. Ülkenin durumu içler acısıydı.
İşte bunun içindir ki;
İstanbul hükumetinin tüm engellemelerine rağmen, kendisine inananlarla beraber savaşarak düşmanların hepsini ülkeden kovduktan sonra ülkeyi kalkındırma işine girişti. Böyle bir enkazdan dünyanın sayılı saygın tam bağımsız bir ülkesini yaratan,
kiremit yapamayan ülkeye birkaç yıl içinde uçaklar yaptıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e tüm ibadet merkezlerinde ve hayatımızın her anında şükranlığımızı eksik etmeyelim.
Başka yol gösterici, rehber aramayalım.
Bize Atatürk yeter,
Atatürk dünyaya yeter.

KENAN ÖZEK

Kaynak: Onur ÖYMEN, Diplomat, siyasetçi, yazar. Çöküşten zafere Lozan- kitabından


* * * * * * * * *
Paylaşım: Tamer Timur - “HASANOĞLAN KÖY ENSTİTÜSÜ” Facebook Gurubu
Kaynak: Kenan Özek-TÜRK İSTİKLAL HAREKETİ ANKARA
* * * * * * * * *

5 Aralık 2022 Pazartesi

ZAMAN TÜNELİNDEN BİR GÖRSEL / YÜKSEK ZİRAAT ENSTİTÜSÜ ÖĞRENCİLERİ - 1935

 

ZAMAN TÜNELİNDEN BİR GÖRSEL / YÜKSEK ZİRAAT ENSTİTÜSÜ ÖĞRENCİLERİ - 1935. ANKARA

1935 yılı Yüksek Ziraat Enstitüsü şimdiki adı ile Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencileri derste(Ahmet Gökçe arşivinden).

* * * * * * * * *

Kaynak: Nihat Şenol Taşcı / “KÖY ENSTİTÜLÜLERİN ÇOCUKLARI” Facebook Gurubu

* * * * * * * * *

13 Mart 2022 Pazar

İstikrar, planlı üretimle sağlanır / SİBEL KOÇ GÜVEN

İstikrar, planlı üretimle sağlanır / SİBEL KOÇ GÜVEN

Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, "Tarıma maalesef gerekli önem verilmedi, Türkiye’nin şartlarına uygun doğru bir tarım politikası oluşturulamadı ve plansız üretim sonucu bugün bir facianın eşiğindeyiz” dedi.

Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, Türkiye’deki tüm sektörlerin endişe ve korku içinde olduğunu belirterek, “Türkiye kendi kendine yetebilecek zenginliklere sahip bir ülke iken, 1980’li yıllarda bazı iş birlikçi ekonomistlerin ‘Dışarıda ucuz ise ne gerek var üretmeye, ithal edelim’ gibi yanlış yönlendirmeleri sonucunda üretimde düşüş yaşayarak bugün insanlarımızı da hayvanlarımızı da doyurmakta dışa bağımlı hale geldik. Tarıma maalesef gerekli önem verilmedi, Türkiye’nin şartlarına uygun doğru bir tarım politikası oluşturulamadı ve plansız üretim sonucu bugün bir facianın eşiğindeyiz” dedi.

Yem, gübre, akaryakıt, elektrik gibi temel girdilerdeki aşırı fiyat artışı ile çiftçinin üretim yapabilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Eskiyörük, “Örneğin süt üreticisinin üretimi devam ettirebilmesi için 4.7 TL olan süt fiyatının 7.5 TL olması gerekiyor. Üretici çaresizlikten ineklerini kestirmeye başladı. Peki şu anki çiğ süt fiyatına yüzde 60 zam yapılırsa bugünkü fiyatlarla bile ürün almakta zorlanan tüketici ne olacak? Bunun sonuncunda tüketim daha da fazla düşünce üretilen süt ne olacak?” diye sordu.

ÖNCE ÜRETİCİYİ KURTARMALIYIZ

Mahmut Eskiyörük, çözüm önerilerini de şöyle sıraladı: “Kısa vadeli olarak; öncelikle üreticiyi kurtarmalıyız.  Sütte fiyat artışı yerine, ivedilikle üreticinin mağduriyetini ortadan kaldıracak boyutta süte 2 TL ve yeme 0,5 TL prim verilerek çiftçi yaşatılmalı, inekler kesimden kurtarılmalıdır. Savaş bitip kriz ortadan kalkıncaya kadar Devlet, bu kaynağı mutlaka yaratmalıdır. Seyirci kalınırsa bedelini çok daha ağır öderiz. Uzun vadeli olarak; ithalat politikasından kesinlikle vaz geçilmeli ve yerli üretime önem verilmelidir. İşin mutfağında olan ve tarımdaki sorunların kooperatifleşme ile çözüleceğini Tire Süt Modeli ile somut olarak ortaya koyan birisi olarak bunu çok uzun yıllardır dile getirmeme rağmen maalesef anlatamadım. Umarım pandemi ve ardından yaşanan savaş sonucunda, ithalatın ne kadar tehlikeli olduğu ve yerli üretimin önemi anlaşılmıştır.”

ANADOLU TOPRAKLARI İNSANLARIMIZI DOYURUR

Anadolu topraklarının üretimi planladığımız takdirde tüm insanları ve canlıları doyuracak kadar zengin ve verimli olduğuna da vurgu yapan Eskiyörük, “Türkiye olarak; akılcı bir tarım politikası ile çok kısa zamanda dışarıya muhtaç kalmadan kendi kendine yetebilen bir ülke olabiliriz. Bu denli güçlü yanlarımız varken, ülkemizde yaşanan bu sorunlar ve kayıplar bir kader değildir. Çözümü kısa zamanda mümkündür. Güçlü, sorunsuz ve daha yaşanır bir Türkiye için yol haritamız kooperatifleşme olmalıdır.  Böylelikle planlı üretimle istikrar sağlanır, üretim artar, üretim maliyetleri düşer, göç durur, açlık tehlikesi yaşanmaz ve bütün sorunlar ortadan kalkar. Bu sistemi oluşturmak destekleme politikaları ile mümkündür” diye konuştu.

YEMDE YERLİ ÜRETİM ÇAĞRISI

Karaman Ziraat Odası ev sahipliğinde bir araya gelen Karaman Ziraat Odası Başkanı Mehmet Bayram, Damızlık Koyun Keçi Birliği Başkanı Yücel Yaman, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Başkanı Ali Dorla, Süt Üreticileri Birliği Başkanı Yiğit Dorla ve Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Ali Gülcan, süt ve yem fiyatlarına ilişkin ortak açıklama yaptılar.

Ulusal Süt Konseyi tarafından Kasım ayında belirlenen 4 lira 70 kuruşun, üreticiye para kazandırmadığı belirtilen açıklamada şöyle denildi: “Sütün üreticiden çıkış fiyatıyla, raftaki süt arasındaki fiyat tam bir uçurum. Çiğ süte yapılan zam oranıyla, raftaki süte yapılan zam oranı aynı değil. Buna rağmen üreticinin sütü pahalı sattığı algısı hâkim. Bu doğru değil. Son yapılan zamlarla üretici de mağdur, tüketici de... Üretimin devamı için devletimiz, en kısa zamanda üreticilerin maliyetlerini desteklemeli.”

Sorunun, yem fiyatlarındaki fahiş artıştan kaynaklandığı belirtilen açıklamada, “Türkiye, yerli üretime dönmelidir. Sadece yem fiyatlarının artması değil, üreticinin girdi maliyetleri de ortalama yüzde 45-50 yükseldi. Buna karşın sütte artış yüzde 14’te kalınca üretilemez hale geldi. Bu yükün altından üreticilerimiz kalkamaz, hayvancılık biter, kaynağı kurutursunuz. Fiyat artışı talebimiz hem üreticilerimiz hem de tüketicilerimiz içindir” denildi.

KAYNAK: https://www.aydinlik.com.tr/haber/tire-sut-kooperatifi-baskani-mahmut-eskiyoruk-istikrar-planli-uretimle-saglanir-305131

9 Mart 2022 Çarşamba

‘Zeytinlikler’ ile ‘madencilik’ ikilemi: ETE değerlendirme / Melih Baş


Zeytinlikler’ ile ‘madencilik’ ikilemi: ETE değerlendirme / Melih Baş

Kapan da kaçan  mı?” dedirtecek biçimde bir yasal düzenleme çıktı: “Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”. Bu Yönetmelik ile madencilik yapılacak zeytinliklerin kesilebilmesi olanağı getirildi. Madencilik etkinliği bitince alanın yeniden eski durumuna getirilmesi şartıyla! İkametgâh adresi zeytin ve tarım memleketi olan Küçükkuyu olan bir yurtsever olarak konuya nesnel biçimde bakalım. 

ZEYTİNLİKLERE KARŞI İLK 8 HAMLE

AKP iktidara gelir gelmez Zeytincilik Yasası’nı değiştirmeye yönelik hamlelere başladı: ilki 2003 ve sonra 17.1.2006; 15.8.2008; 3.7.2009; 21.4.2010; 20.2.2013; 16.6.2014; 17.5.2017. Şimdi de 1.3.2022 hamlesi! İlk sekiz hamle halkın örgütlü eylemliliği ile ya yargıdan döndü, ya yasamadan geçirilemedi vs.

9. HAMLE: YASAL DÜZENLEME YASAL MI?

Zeytincilik Yasasının (3573 Sayı ve 1939 tarihli) 20. maddesinde “zeytinlik alanlar ve bu alanlara 3 kilometre uzaklıkta zeytinyağı fabrikası dışında tesis yapılamayacağı” açıkça belirtilmiş. Hem müstafi jandarma yüzbaşı olarak, hem de bir mali müşavir / finans hocası olarak hukuk bilgime dayalı olarak, “daha alt bir yasal düzenleme olan yönetmelik maddesiyle daha üst bir yasal düzenleme olan Yasa maddesinde değişiklik yapılamayacağı”, böyle bir yasal düzenleme yapılsa bile bunun hukuk deyimiyle “butlan (:ölü doğmuş)” sayılacağını savlayabilirim. Okurlardan birinin bunu savlamak için hukuk bilmeye gerek var mı dediğini duyar gibiyim. Doğru da, bu düzenlemeyi çıkaranlar için yazdım zaten.

Bir de “zeytin ağaçlarının uygun bir yere taşınması, olanaksızsa kesilmesi” gerekiyormuş. İş bitimi zeytinlik yapılamazsa başka yere zeytinlik yapılacakmış. Ahali de oraya mı gidecek? Çok komik! Haa bu işlerde devletin de bir sorumluluğu olmayacakmış, iş madencilik şirketinin insafına bırakılmış, yandı gülüm keten helva yani! İş Kârgöz’e kaldıysa, Allah’a havale demektir!

Bu zeytinliklerin taşınması ile ilgili hususlar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca (ETKB) düzenlenecekmiş. Hoppala! Yahu bu işin bu Bakanlıkla ne ilgisi var? Diyanet İşleri Başkanlığı daha uygun olmaz mıydı? Neyse ETKB Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan da görüş alacakmış! Uyma zorunluluğu var mı, yok! He, he de geç Üsküdar’ı!

Belirtelim, 50 km. çapta hava kirliliği, zeytinlikleri büyüme ve yetişme açısından olumsuz etkiliyor.

ÇÖZÜM: ETE DEĞERLENDİRME

Kapitalizmin çevreciliği yerine toplumcu ekolojist açıdan bilimsel ve gerçekçi bakalım. Ekolojik, Toplumsal ve Ekonomik Değerlendirme yapılmalıdır, fayda-maliyet analizinin gelişmiş hali yani!

Bu kapsamda bir çalışmayı Ulusal Kanal’daki Geçim ve Tutum adlı eski TV izlencemde sunmuştuk, konuğum Çanakkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kenan Kaynaş ile. Sorgulamıştık: “Tarım+ turizm mi daha ekonomik, yoksa Madencilik mi?”. Ekonomik açıdan tarım ve turizm çok önde çıkmıştı; toplumsal açıdan milyon mertebesinde kişinin yaşamlarının olumsuz etkileneceği çıkmıştı; ekosistemin onarılamaz biçimde tahrip olacağı da çıkmıştı ve ayrıntılı rakamları da yansıtmıştık ekrana! Aynı konuyu yine eski TV izlencemde Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK)’nden Murat Narin ile de bir programda işlemiştik. Meraklısı ulaşır!

Böyle bir çalışma şimdi var mı? Yok! Gerekçe ne? Efendim termik santraller kömürsüz kalacakmış! Akbelen Ormanı’nda 35 bin zeytin ağacını kesmek için LİMAK ve İÇTAŞ’ın eli rahatlasın mı isteniyor acaba? Yahu hâlâ yenilenebilir enerji teknolojisini sözden eyleme geçir(e)mediniz bre! Hatta önce enerji verimliliği (ENVER)! Kaç kez yazdık, bu köşede! ENVER Yasası da çıkardınız sözde! Olmuyor olamıyor! İklim değil, sistem değişmeli! Ama yoksa niyet, olmaz kısmet!       

SONSÖZ

TMMOB, Belediyeler, Çiftçi-Sen, siyasal partiler ve UZZK iptal davaları açtılar, kimileri de yolda (TBB, ÇYDD vd.)

Niçin altın yumurtlayan tavuğu kesip gıda güvenliğimizi riske atalım, dışa bağımlı olalım, çiftçilerimizi mağdur edelim ki? Yerli-yabancı, beşibiyerde falan Kârgözler için mi? Ya Hacivat (Kârgözler) ya da Karagözler (Halk). Geçit yok Kârgözlere!

Kaynak: aydinlik.com.tr/koseyazisi/zeytinlikler-ile-madencilik-ikilemi-ete-degerlendirme-304404

8 Şubat 2022 Salı

Petrol krizi ve tarım / Cengiz Çakır

 Petrol krizi ve tarım / Cengiz Çakır

1965 yılı Eylül ayı sonunda Ziraat Yüksek Mühendisi diplomasını hak etmiştim. Kalabalık bir sülalede ilkokulu bitiren ikinci kişi; ortaokul, lise ve fakülteyi bitiren ilk kişi bendim. Ortaokul ve liseyi parasız yatılı olarak okumuştum. Fakülteyi de Tarım Bakanlığından burs alarak okuduğum için “8 yıl mecburi hizmet” yapmak zorundaydım. Zorunlu hizmet Bakanlığın atadığı yerde görev yapmak anlamına geliyordu. Çıkış belgesini alıp hemen Ankara'ya gittim. Aynı gün atamam yapıldı ve ekim ayında maaşa kavuştum.

Denizli Teknik Ziraat Müdürlüğünde göreve başlamamın üzerinden tam 56 yıl geçmiş. İlk görev yerinde araziye çıktığımda Tarım Bakanlığı çiftçileri “kimyasal gübre” kullanmaya özendiriyordu. Bunun için yol üzerinde göze çarpan yerlerdeki bazı tarlalarda ekinin yarısına gübre verilip diğer yarısına verilmeyen denemeler kuruluyordu. Bu şekilde oluşturulan “demonstrasyon (gösteri) parsellerinde” azotlu gübrenin etkisiyle koyu yeşil renk kazanmış, uzun boylu ekinleri görenler imrenirdi. “Tarla Günü” düzenlenerek çiftçilerin gözü önünde, gübreli ve gübresiz kısımların hasadı ayrı yapılarak katılımcıların verim farkını görmeleri sağlanırdı. “Tarımsal Yayım” yoluyla modern (!) girdilerin kullanımı yaygınlaştırılırdı.

Yerel olarak ahır gübresine “ters” derler. Her evde eşek, koyun, tavuk gibi birkaç hayvan bulunurdu. Bunların gübresi biriktirilir çoğunlukla sebze yetiştirilen yerlerde kullanılırdı. Ahır gübresi besin maddesi yönünden nispeten dengelidir. İçerdiği organik maddeler toprağın özelliklerini iyileştirir. Halkımız ahır gübresinin faydalarını bilir. Yurdumuzda elde edilen ahır gübresi miktarı tarım alanlarını gübrelemek için yeterli değildir. Çoğu kez iyi korunmadığı ve doğru şekilde olgunlaştırılmadığı için besleyici özelliklerini yitirmektedir. Taşınması ve toprağa verilmesi zordur.

İşletmelerimizin çoğunda tek ürün (monokültür) yetiştirildiği için hayvancılık şubesi yoktur. Bitkisel üretim yapanlar ahır gübresi kullanmak isteseler bile yeterince bulamamaktadır. Diğer taraftan bir atık gözüyle bakılan ahır gübresinin işletmeden uzaklaştırılması büyük hayvancılık işletmeleri için ciddi bir sorun oluşturmaktadır.  

Bize öğrencilikte ezberletilen Ziya Gökalp'in “Alageyik” şiirinde geçen:

At önünde et vardı

İt ot yemez ağlardı”

dizelerinde belirtilen durumdayız. Destandaki kahramanımız gibi “Otu ata, eti ite” yediremiyoruz. Her yıl milyarlarca dolar ödeyip, kıtalar arası taşımacılık yoluyla yapay gübre tedarik ederek modern tarım (!) yapıyoruz. Bu arada, aynı yollarla ve belki daha fazla bedel ödeyerek damızlık hayvanları ve hayvan yemi yapılacak soya, mısır gibi ham maddeleri, yem katkı maddelerini, veteriner ve tarım ilaçlarını getirdiğimiz de biliniyor.

Amerika'da bulunan Missisipi Nehri altı eyaletten geçmektedir. Taşkınları önlemek ve kamu eliyle elektrik üretmek için barajlar yapmak üzere Tenessee Valley Authority (TVA) adlı bir kurum oluşturulmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında buradaki elektrik enerjisinden yararlanılarak patlayıcı madde üreten fabrikalar kurulmuştur. Savaş bitince bu fabrikalar kimyasal gübre üreterek faaliyete devam etmişlerdir. Bunlara ve benzeri fabrikalara pazar gerektiğini hatırlatalım (Bkz. 1).

Görev yaptığım Denizli Teknik Ziraat Müdürlüğü'nde Amerikalı bir “uzman” vardı. Zaman zaman oradaki teknik elemanlara yönlendirci eğitim seansları yapardı. Milliyetçi Çin denilen Formoza'da eğitime tabi tutulmuş H.K. adlı bir eleman da çevirisini yapardı. İngilizce bildiğim için ben de izlerdim ama, bu içi geçmiş adamın orada ne aradığını pek anlayamamıştım doğrusu. Eğitimden, ordudan, tarım örgütüne kadar her yere sokulmuş, dost görünümlü ajanlar olduğunu kavramam hayli zaman aldı.

Asit nedir, baz nedir, tuz nedir bilmeyen insanların eline tutuşturduk amonyum sülfat denen kimyasal gübreyi. Kristalleri toz şekere benzediği için “şeker gübre” adını taktı halkımız ona. Amonyum nitratın eskiden beri barut yapmakta kullandığı “güherçile” olduğunun farkında bile değiller. Onun patlayıcı madde olduğunu da teröristlerden öğrendi pek çok insan. Bu nedenle yüzde 33'lük amonyum nitrat sıkı denetim altına alındı.

Toprakta yeterli nem, yani su olmadan gübre pek işe yaramaz. Sulama şebekeleri açıldı. Drenaj konusu gözardı edildi. Halkımız “vur deyince öldür” anlar. Ne kadar çok gübre atarsa, ne kadar çok sularsa o kadar çok ürün alacağını sanır.

Bir gün babam “sizin gübrede iş yok” dedi. “Hayrola baba ne oldu?” diye sordum. Bahçede sebze ekilen yere “fenni gübre” atmış ve fidelerin hepsi kurumuş. Okuyup yazmayı askerde öğrenmiş olan babacığım, üçgenin veya yamuğun boyutlarını nasıl ölçsün, alanını nasıl hesaplasın? Gübrenin içerdiği saf madde miktarını nasıl bulsun? Gübre dozunu nasıl hesaplasın? Gübreyi hangi terazi ile tartsın? El yordamı, göz kararı deyip atmış o da fazla gelmiş. Rahmetli Levent Kırca'nın deyimiyle “Olacak o kadar!”           Bizim yerli buğdayların saplarındaki boğum araları uzundur. Azotlu gübre verilince başağın ağırlığı ile ekin yatar. Başak toprağa değerse çürür ve yatınca ekinin hasadı güçleşir. Yatmasın diye taban arazilere, verimli topraklara buğday ekilmezdi.

Meksika buğdayı adıyla cüce buğday çeşitleri getirildi, buğdayın ana vatanı olan yurdumuza. Yatmadıkları için bunlara daha fazla gübre verilmesi mümkün oldu. Ancak ithal tohumluklar yaygın olan pas hastalığına dayanamadı. Kısa saplı, dayanıklı yeni çeşitlerimizi kendimiz ıslah ettik. Saman verimi azaldı, dane verimi arttı. Lezzeti azalsa da ürün miktarı çoğaldı. Bu durum yalnız Türkiye'de değil, Mısır'da, Hindistan'da, Pakistan'da, Kuzey Afrika başta olmak üzere pek çok yerde yaşandı. “Yeşil Devrim” adıyla bütün gezegenimiz kirletildi.

Dünyada kullanılan gübrenin en az yarsı azotlu gübredir. Sentetik azotlu gübreler aşırı miktarda enerji kullanarak petrol ve doğal gazdan elde edilir. Bu nedenle petrole bağımlılık yaygınlaştı. Artık petrol krizi çıkınca, arkasından tarım krizi patlak veriyor. Yakınmaların asıl sebebi budur, elbette çözümünü bulacağız.

* * * * * * * * * * * *  (1) https://en.wikipedia.org/wiki/Tennessee_Valley_Authority

KAYNAK: https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/petrol-krizi-ve-tarim-275449

26 Ocak 2022 Çarşamba

Atilla Totoş zeytini anlattı: 1 milyon ton üretime ulaşabiliriz / Füsun İkikardeş


Atilla Totoş zeytini anlattı: 1 milyon ton üretime ulaşabiliriz / Füsun İkikardeş

Ecz. Atilla Totoş ise yaptıklarıyla destan yazıyor. Ürettiği işleri dinle dinle doyamaz, anlat anlat bitiremezsiniz.

Atilla Totoş, Butik Zeytin ve Zeytinyağı Üreticileri Derneği Başkanı. Mucize zeytin meyvesinin bilinmeyen ya da az bilinen marifetlerini keşfetmiş, tıbbi zeytinyağı kavramını geliştiren öncülerden. Zeytine, toprağına, tarıma tutkun bir isim. Ahlarla vahlarla zaman kaybetmemiş, kolları sıvayıp işe koyulmuş. Biz tanıyınca böyle düşündük, bakalım siz ne diyeceksiniz. 

SİZİN YAYINLARINIZ NEDENİYLE TARIMA GİRDİM

  • Siz eczacısınız Atilla Bey, butik zeytin işine girerken meslekten yararlandınız herhalde…

Eczacının sağlıktaki yeri çok farklı. Hem tıp literatürünü hem sokağın dilini bilir eczacı. Ben de yediğim zeytinyağındaki farkı anladım ve anladıklarımı literatür taramalarıyla çalıştım. Yağda yağ molekülleri dışında bir şey var! Yağ molekülü olmayan bileşimler çok daha etkili. 

  • Zeytin merakınız nereden geliyor? Egeli misiniz? 

Aslen Erzurumluyum, ama Ankara’da büyüdüm, AÜ Eczacılık Fakültesi mezunuyum. Eşim Muğlalı… Sizin yayınlarınız nedeniyle tarıma girdim. Süreli bir yayında 90’lı yıllarda şunu okudum: Türkiye’de 50 kadar bayisi olan bir ABD’li emlak şirketi, o zamanki Büyük Efes otelinde bayilerini topluyor. Yatırım tavsiyelerinde bulunuyor. Artık ev almayın arsa almayın, gayrimenkulde tarım arazilerini toplayın. Sonra bunları yüksek karla yurtdışına satacaksınız, diyor. Toplantıda Tapu Kadastro‘dan da davetli var. ‘Üyelerinizi yanlış yönlendiriyorsunuz. Yasalarımız yabancıya toprak satışını yasaklar. Tarım arazilerimiz satılamaz, diyor! Bu haber beni çok etkiledi. İsrail’in bölgedeki tarım faaliyetlerini çağrıştırdı. 

  • Tarihin de etkisi oldu yani?

Gözlemlerim ve 16 yaşından beri okurum. İşin içinde sosyoloji, tarih de var. Bunları okuyunca, aklıma Çanakkale’de 16 yaşında şehit düşmüş gençler geldi. Benden sonra bu vatan toprağını benim kadar sevecekler, diye düşünmüşlerdi. Bu emanete hıyanet edemem, dedim. Biz satılacak bir toprak mı bırakacağız? Yarın bunları bile bile hiçbir şey yapmamış olmamak için tarım arazilerini topolayacağım, çiftlik kuracağım, diye başladım. Tarım arazileri kıymetlensin, insanlar toprak satmasın, dedim.

TEŞVİKLER VARDI YARARLANDIK

  • Birikim gerekti mi? Nasıl halletiniz?

Ben halk çocuğuyum, üniversitede 5 yıl aynı pantolonla okula gittim. Eczacılıktan edindiğim birikimi tarıma yatırdım. Önce hayvancılık, süt ürünleri diye düşündüm, sonra zeytinde karar kıldık. O dönem sıfırdan zeytinyağı fabrikası kurmak için teşvik vardı. Bir vatanseverin önerisi oldu, Kırsal Kalkınmayı Destekleme Programına başvurdum. 2006’da ilk makinemizi aldık, yeri kiraladık ve başladık. Bir dizi olumsuzluklar yaşadık, bir iki sene uğraştık fabrikamızı kurduk, şimdiki yerimizde üretime başladık.  

  • Bölge olarak da Muğla uygun tabi…

Bizim bölgemiz rafinasyonluk kötü zeytinyağı bölgesi olarak bilinirdi. Bize gelenler arasında, Genellikle kötü üne sahip bir marka vardı. Burası ucuz ve kötü yağın yeri, dedi. Ben mükemmel bir zeytinyağı yaparım, iyi yağ yapmayı öğrendim, deyince çalışmadık. 

  • Kusurlu yağ ne demek?

Ağır kusurlu rafinasyonluk zeytinyağı demek. Daha çok riviera da kullanılır. Riviera, Fransız tatil şehri! Ne romantik değil mi? Hiç alakası yok. Dünyada zeytinyağı sektörü ‘pure‘ der. Yani saf demek. Oysa biz kusurlu zeytinyağı aromasını bildiğimiz için o tat ve kokuyu almazsak bunu tüketemiyoruz. O yüzden rafine edip kokusuz yağ haline getiriliyor. Yemekli yağdan bir miktar (yüzde 5-15 arasında değişmek şartıyla) yemeklik yağa katılarak riviera zeytinyağı yapılır. Aslında rafine bir yağdır. 

MEMECİK ZEYTİNİ SAHNEDE 

  • Sizin zeytinyağının farkı nedir? 

Teşvikle kurduğumuz fabrikada 2008’de sıkım ve şişeleme başladı eşe dosta, akrabalara gönderiyorum. Tadı ağır geliyor… Büyükşehir insanının damak tadı başka! Çeşitli eğitimlere katılıyorum, Aydın’daki bir eğitimde Zeytindostu Derneği ile tanıştım. Bir doçent hocanın eğitimine katıldım, mükemmel bir kompozisyon sergiledi. Çekine çekine ‘Muğla Yatağan’da zeytinyağı fabrikam var, bu eğitimi çiftçilerimize verebilir miyiz, dedim. Siz topluma faydalı bilgi aktarmak istiyorsunuz, bizler bu işi hayır için yapıyoruz. Biz Zeytindostu Derneğiyiz, dedi. Eğtimleri düzenlemek için ne gerekiyor? Bir salon! Çarşamba gününe eğitimi koyduk. O toplantıda Memecik zeytininin dünyanın en aromatik yağlarından birini verdiğini öğrendim. Hocaların verdiği bilgileri uygulamaya çalıştım. İlk sıkımda Usta, sabahın 5’inde gelip, ‘Bir acı bir acı, gırtlağı yakıyor‘ diye uyandırdı. Bugün Memecik, Türkiye’nin en güçlü, sağlık amaçlı yağlarının bir kısmının çıktığı yerdir. Orijini Muğla, ama en çok Aydın’da dikilir. Bakanlık desteği olmadan dikilen bir zeytin. Sertifikası olduğundan bakanlık sertifikalı zeytin fidanını desteklemek durumunda. Sonradan Memecik zeytini de sertifikalandı. 

  • Siz bu türlerin tanıtımı için yarışmalar da düzenliyorsunuz… 

Muğla Türkiye’nin en hızlı değişen ili. Gelişmesinde çorbada tuzumuz kadar katkımız varsa ne iyi. Zeytindostu Derneği’nin tanıtımlarda çok büyük katkısı var. Her yıl yarışmalar düzenliyor, bu yıl 15‘incisi yapıldı, yarışmaya katılan firma sayısı 100‘ü geçti. İlk yıllarda 3-5 firma ancak bulunurdu. 

ORGANİK DEMEK NATÜREL DEMEKTİR

  • Organik zeytinyağı derken neyi kastediyorsunuz? Bazı saygın ziraatçiler, hepsi organik‘ diyerek bu kavrama itiraz ediyor. 

Natürel demekle organiği işaret ediyoruz. Yani dışardan, kimya sanayi tarafından hazırlanmış takviyeler ve zirai ilaçlar kullanılmadan yetişitirilmiş olan meyvelerin verdiği yağ! Organik tabanlı, natürel kaynaklı petrol esaslı ve ya kimya san tarfından sentezlenmemiş bahçelerden elde edilen zeytinlerden sıkılmış yağ. Köylünün yaptığı zeytinyağ var, o da tabi ki organik. Ama içinde, zeytinde olması mümkün olmayan bir takım bileşenleri içerdiği için bu yağ, sadece zeytinyağıdır. Diğer meyve sebze için de geçerli. Yani ne olmuş? Özellikle çok güzel meyve istediğimiz zaman, bolca gübre ve bolca zirai ilaç kullanmışsın! Güzel olsun, satışı iyi olsun iyi para kazanalım diye. Özellikle yağda çözünenler dokulara giderler. Vücudumuzda dönüştürülmeden atılanlar pek zarar vermezken, kalanlar yağ dokusunda biriktikleri için kanseri, kötü genleri tetikleyebilirler.

ALLAH VERDİ ZİRAATİNDEN MEYVE ZİRAATİNE

İbni Sina’nın yağlı formüllerinde kullandığı tek yağ zeytinyağıdır. Faydalı molekülü alır, kişinin bünyesine aktarır. Bugün pek çok bilimsel yayın var. Oleropain (kansere karşı), oleakantal (alzheimer’a karşı) etkili olduğu yurtdışında kabul edilmiş moleküller.

  • Bizdeki zeytin üretimi genel olarak ne durumda? 

Bütün dünyaya yetecek kadar zeytinyağımız yok. Ağaç sayısına bakınca allah verdi ziraatinden meyve ziraatine dönersek üretim artar. Nar, elma bunlara bir şey olsa, üretici napalım der. Ama zeytine bakıp allah vermedi bu sene der geçer. Bu anlayıştan vazgeçilmeli. Türkiye’nin 200 bin tontan 1 milyon ton üretime geçmesi için 2-3 yıl yeter. Bizde bu kadar potansiyel var. Ağacın eksiklikleri tamamlanır, organik zirai mücadele yaparsanız, hayvan gübresiyle fermante eder ağaçlara verirseniz oldukça güzel güçlü ağaçlarınız olur, verim artar.  

  • Giderek butik üretime mi geçiliyor? Bizde ne kadar butik üretici var?

100 cıvarında olduğunu öngörüyoruz. Üretim miktarı olarak bazıları 1 ton, bazıları 100 ton üretebiliyor. Bir sezonda birkaç bin ton işleyebilir. Türkiye’de 4-5 sene önce 10 ton üstünde butik üretim yapan tesis yoktu, şimdi 40-50 tonu zorlayan yeni üreticiler var. 

ZEYTİNDEKİ YAĞ KUSURSUZDUR

  • Bilinçli bir tüketicinin evinde hangi zeytinyağı olmalı?

Zeytinyağının yeşil ya da alaçakır (hafif pempeleşmiş) olduğu dönemlerinde minör bileşen yükü farklılaşır. Farklı renk oluşumlarında değişir. Zeytinyağı meyve yağıdır. Dolayısıyla üretici, yetiştirme, hasat, sıkım ve saklama şartlarında hata yaptığında ağır kusurlu veya az kusurlu zeytinyağı ortaya çıkar. Aslında zeytin sineği veya mantar hastalıkları zeytine zarar vermediyse hangi renkte olursa olsun (olgunluk dönemi) dalındaki zeytinin içindeki yağ kusursuz ve mükemmeldir Türkiye’de. Onu kusurlu hale üreticiler ve fabrikalar getitir.

  • Üretici nerede kusur işliyor?

Çuvala koyarak! Örtü üstü zeytinle karıştırarak! Bu kusurlu yağların ağır tat ve kokulardan uzaklaştırılması sonucu, yani natürel yağlarla karıştırınca riviera zeytinyağı ortaya çıkar. Bilinçli bir tüketicinin evinde her sabah içeceği kalitede yeşil zeytinden üretilecek bir zeytinyağı, hoş kokulu ve aromatik kokusu güzel, soğuk yemeklerde kullanacağı bir zeytinyağı bulunmalı. Riviera zeytinyağı da yemeklerde kullanılmalıdır. Yani nerede ateş görüyorsa orada kullanılabilir. Zaten yanacağı için diğer yağlar kadar bozulmaz. 100 gr patatesi ayçiçek yağıyla kızartırsanız 6 gram trans yağ yersiniz. Bunu aynı miktarda zeytinyağı ile yerseniz yarım gram yersiniz. Fırın kızartması gibi dışarda zeytinyağı ile bezeyip yemeklerde kullanırsanız yarım gramın da altına düşer. Trans yağlar kanser oluşumu ve tıkanmaya bağlı kalp damar hastalıklarında suçlu yağlardır. 

  • Butik zeytinyağı ne demek?

Organik ya da organik tabanlı çalışılmamış olabilir. Genellikle tek çeşit zeytinden, o zeytinin karakterini değiştirmeden elde edilmiş yağlardır. Zeytinin dalındaki özelliğini şişeye aktarabilen yeniliklere açık üreticilerdir. Burada yüksek montanlı üretim hedeflenmiyor. Asıl kasıt, yoğun endüstriyel üretimi hedeflemeyen ürünleridir. 

  • Butik zeytinyağı üreticilerinin ortak özelliği nedir?

Firmaların kusursuz hasat ve kusursuz işleme teknikleri üzerinden kendini yenileyen AR-GE‘si olan, olmasa da yeniliklere açık işletmeler. Mesela bundan 5-6 sene önce Türkiye’de polifenol dediğimizde, bileşenleri hiç kimse göz önüne almazdı. Butik üreticiler bunu araştıran inceleyen kişi benim. Zeytindostu derneği olarak polifenol ve işlevini anlattığımızda hemen sahiplendiler. Yoğun üretim yapanların da dikkatini çekti. Bu evsaflarda yağ var mı diye incelemeye başladılar, gelişme var.

  • Polifenol nedir?

Zeytinyağının içinde, yağ molekülü olmayan diğer maddelerin hepsine diyoruz. Buna zeytinyağının küçük bileşenleri demek daha doğru. Bunlar çok etkili. Yağ moleküllerinin önemini ikinci dereceye iteleyecek kadar önemli.

ANTİK ÇAĞLARDAN BERİ ŞİFACI

  • İlk olarak nasıl keşfedildi? 

Zeytinyağı antik çağlardan bu yana şifa ile anlatılıyor. Bunu araştırınca 2004 yılında oleuropain‘i Almanların bulduğu görüldü. Meme kanserine yol açan her iki geni baskı altına aldığını buldu. Diyelim çok kötü besleniyorsunuz, tabi o zaman oleuropain de koruyamıyor. Almanlar, kanser ilacıyla birlikte vermiş ve görmüşler ki kemoterapinin etkilerini yarıya düşürdü, pozitif etkisini ikiye katladı. 

Türkiye’de sektörde ilk polifenolü yüksek zeytinyağını üreten biz olduk. Gurme, natürel denince akla İtalyanlar geliyor. Italyan bir şişesini 10 dolara satarken, İspanyol 5 dolara, Türk olunca 1 dolara alıcı buluyor! İspanyollar neden biz 10 dolara satamıyoruz, diye araştırmış. 

2004 yılında bu çalışmayı yaptıklarında İspanyollar için gidilecek yol belirlendi. Cordoba’nın bir üniversitesindeki dahiliye bölümünde zeytinyağı ana bilim dalı gibi bunu çalışmaya başladılar. Yani zeytini! Amaç İspanyol yağlarının marka değerini artırmaktı. Yunanlar da sağlığa yöneldiler. Sağlık bileşenlerini ihtiva eden yağlarıyla vitrine çıkıyorlar. ABD’de Yale’de 2020 Aralık ayında ikinci kez Yunan zeytinyağının sağlık üzerindeki etkileri tartışıldı. Butik Zeytin ve Zeytinyağı Derneği olarak bu altyapının gelişmesi için çalışıyoruz. Supplement gıda kavramı var. Beslenmede destek gıda olarak geçiyor. 

  • Eczanede satılabilir mi?

Direk zeytinyağı olarak hayır. Ama yaprakla kombine ettik. 

* * * * * * * * * * * * * * * * *

KAYNAK: https://www.aydinlik.com.tr/

https://www.aydinlik.com.tr/haber/atilla-totos-zeytini-anlatti-1-milyon-ton-uretime-ulasabiliriz-273216

21 Ocak 2022 Cuma

Doç. Dr. Mücahit Taha Özkaya: Zeytini pırlantaya çevirebiliriz

 






Doç. Dr. Mücahit Taha Özkaya: Zeytini pırlantaya çevirebiliriz / Füsun İkikardeş

Dersimizin adı zeytin. Bilgeliği binlerce yıl önce kanıtlanmış, sağlık simgesi. Meyvesi, yağı, her derde deva. Bizim Anadolu topraklarının güney kıyıları, Doğu Akdeniz havzası kıyıları anavatanı.

Füsun İkikardeş
Akademik hayatını zeytine adamış olan ziraatçi Doç. Dr. Mücahit Taha Özkaya, verdiği bilgilerle bize ışık tuttu.
Geçen yılın yangınları, bu yılın zeytin üretimi, zeytinyağı fiyatları, ne olacak bu zeytin ağaçlarının hali, vs. diye araştırırken ‘Zeytin hakkında bilgi mi, o halde Mücahit Hoca‘ya, dediler. Telefonla ulaştık, tanıştık, sorularımızı yanıtladı. Ziraat Fakültesi‘ni bitirdiği yıl, ‘zeytin‘ çalışmaya başlamış, o gün bugündür zeytin’i araştırıyor. Üretiminden hastalığına, yağından asidine neredeyse bizdeki her bir zeytin ağacının sicilini biliyor. Ha, çok önemli bir konumu daha var: Akademik araştırmaları sanayi ve tarımın hizmetinde. Yani, dünyanın zaman ve emeğiyle ortaya çıkan veriler, sonuçlar, incelemeler rafa kaldırılıp tozlanmaya bırakılmıyor. Özetin özeti tabi, ama AÜ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mücahit Taha Özkaya ile zeytin üzerine her şeyi konuştuk. 

ZEYTİN ÇALIŞAN TEKNOKENT
Zeytinle ilgili pek çok kesim sizi adres gösteriyor. Zeytinle buluşmanız nasıl oldu, nasıl gelişti? 
Lisanstan sonra o zamanki bölüm başkanımızın teklifiydi. Yeni Asistanı olmuştuk. Zeytinde çalışır mısınız? Zeytin çalışan yok‘ dedi, kabul ettim. Sene 1986… Yüksek lisansımı Girit adasında Hanya’da Akdeniz Araştırmaları Merkezinde yaptım. Türkiye’de çalışmaları yayınladık. Doktora konusu yine zeytindi, tez için dolaşmadık yer kalmadı. Uluslararası Zeytin Konseyi Danışma Kurulu üyesiyim. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi çalışmalarını yapmıştık. 
Üniversitemiz, Uluslararası Zeytin Konseyi Türk Delegasyonunda Danışma Kurulu Üyeliği görevinde yer aldı. Yine ilk kez Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin Kurumsal Üyeliğine sahiptir. AÜ Ziraat Fakültesi, sadece zeytin çalışan bir teknokent şirketine sahiptir.

ÇÖZÜM GETİREN ARAŞTIRMALAR 
Bu kadar yoğun akademik çalışma… Bizim zeytin üreticimiz, tarım, sanayi haberdar mı? Nasıl yararlanıyor diyelim? 
Ankara’dan zeytincilik yapıyorum. Aldığım bilgileri sektöre aktarmak çok önemli. Yüksek lisansımı yaparken de onların içindeydim. Üniversitenin misyonu bu. Sektörün problemleri üzerine yoğunlaştık. TBMM de 2006 ve 2008 yıllarında araştırma konseyi oluşturulmuştu. Bunlar üzerinde çalıştık. Bana gelen yüksek lisan öğrencileriyle de sadece sorunları dile getiren ve çözüm getiren çalışmalar yaptık. 
Örnek verebilir misiniz? 
Mesela Gemlik zeytin çeşitleri. Çeşidi her yere dikildi (2006 yılında verilen destekle.) 2008 yılında TBMM araştırma komisyonu ile üreticilerle sohbet ederken Üreticilerden tepkiyle karşılaştık.
Akhisar’da görmüştüm. Gemlik üstüne ‘domat’ aşılanmıştı ve Gemlik şişmişti. Aşı uyuşmazlığı olduğunu saptadık. Biz de on ayrı Gemlik çeşidi üzerine aşıladık, aralarındaki uyuşmazlığı saptadık.
Başka bir öğrenciye verdiğimiz tezde zeytin yaprağındaki stomaların üzerini örten tüylerin kuraklıkla birlikte arttığını görmüştük. Ayvalık farklı şekilde koruma altına alıyor kendini. Hep bunlar ülkenin sorunlarına çözüm arayan çalışmalar…

SAĞLIK, TİCARET, TARİH 
Zeytinyağı üreticileri size danışıyor mu? 
Örneğin Antalya Ticaret Borsası’nın yürüttüğü çalışmada, ‘Tavşan yüreği’ çeşidini çalıştık. Analizler sonucunda şu ana kadar Türkiye‘deki en yüksek oleokantal barındırıyor. Alzheimere‘dan kansere bir sürü hastalığa iyi geliyor. Üstüne üstlük ABD’li ve İspanyol doktorlar bunun derneğini kurmuşlar. Bu molekülde var bir şey diye düşünüyoruz. 
Bir de zeytin ağacının uzun ömrü çok bilinir. Bunlar eski ağaçlar mı? 
Kilis’de anıt ağaç bulduk, 3 tane tesbit ettik. Tescil etme çalışmaları yürüyor. Dedikleri şöyle, bundan kat kat yaşlı, 1000-2000 yaşındaki ağaçları kestik odun yaptık. 
Zeytinle ilgili her konudan haberdar mısınız?
Evet bire bir takip ediyorum. Ziraat Mühendisleri Odası‘nın 5 yılda bir düzenlediği bir kongre vardır. Orada bu sorunları masaya yatırırız. En son 2020 yılında yapıldı, Pandemi nedeniyle maskeli olarak katıldık. 

YANGINLAR BİLE YOK EDEMEZ
Kendi başına bir tarih zeytin. 4 milyon yıl ne demek! Mesela yangında yanan zeytin ağaçlarını ıslah etmek için bir çalışma başlattık. Toprak altında bir yumrusu vardır. Bu yumruyu korursanız toprak altından sürgünler sürüp çıkar, tekrar büyümesine devam eder. Zeytin ağacı çok kendine özgüdür. Ağacın bağımsız kök sistemi vardır. Ağacın bir kısmına bir miktar asit değerse, o kökün bağlı olduğu dal kurur, ama ağacın kendisi kurumaz.“ 

BEŞİNCİ SIRADAYIZ
Nedir bugünkü sorunlar?
En başında gelen nokta, üretici para kazanamaması. Bütün insanlar zeytinyağı yemeli deniyor, ama rakamlara bakalım. Dünyada 200 milyon ton bitkisel yağ üretiliyor. Sadece 3 milyon tonu zeytinyağı. Buna karşılık 75 milyon ton palm yağı üretiliyor.
Bizim zeytinyağı üretimimiz ne durumda?
En büyük üretici İspanya ve dünyada üretilenin yüzde 51’ini veriyor. Onu İtalya takip ediyor, ortalama yarısı kadar. Sonra Yunanistan, onu Tunus takip ediyor. Biz 5. Sıradayız. Biz sadece 200 bin ton üretiyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı olan bitkisel yağ 2,5 milyon ton. Bunun 1,5 milyon tonunu ithal ediyoruz. Bugün devlet zeytinyağı dışındaki yağlar yasak dese 2 milyon 250 milyon ton ithal etmemiz lazım. Dünyada zeytinyağı üreten bu 5 üreticiye ek olarak 5 Akdeniz ülkesi, dünyanın tükettiği zeytinyağının yüzde 95’ini üretiyor. Bunlar Cezayir, Fas, Mısır. 

ENDEMİK BİTKİ GİBİ
Peki en büyük tüketici kim? 
Bu ülkeler üretir ama yüzde 75‘ini de tüketir. Geriye kalan yüzde 25’i ABD, Avrupa, Çin ve dünyanın geri kalanını tüketir. En büyük ithalatçı da 300 bin tonunu alarak ABD birinci. Dünyada zeytinyağı yok yani… Demek ki zeytin, endemik bitki gibi ortada duruyor. Ama bir özelliği daha var. Tek meyve yağı. içinde minör bileşen var. Yani, politenoller, aroma maddeleri var. Çekirdeği de var, ama asıl zeytinyağı ,yediğimiz etli kısımda yer alıyor. Mesela fındık yağı dediğimiz zaman veya mısır, ay çiçeği dediğimizde tohumdan elde edilir, onlar kolay! Ama zeytinyağı rafinasyonu aynı şey değil. Sadece zeytinyağı kendine özgü fabrikalarda işlenebilir. Zeytinyağı ile ay çiçek yağını aynı fabrikada üretemezsiniz. 

KOOPERATİF ÜRETİMİ ESAS
Biz ne kadar zeytinyağı tüketiyoruz? 
Bizim üretiğimiz 200 bin tonsa, kişi başına 2 litre düşer. Aslında 160 bin tüketiyoruz. Üstünü ihraç ediyoruz. Oysa ihtiyacımız daha fazla. Türkiye‘de herkese yedirebiliriz, potansiyelimiz var, ama nasıl üreteceğiz? İsterseniz makineli hasat yapın, geniş arazilere zeytin ekin, ayçiçeği üretiminden pahalı olacak. O kadar işlem var ki maliyeti artırıyor. 
İspanya nasıl halletmiş? Bizden daha mı zengin? 
İspanya‘da o kadar büyük kooperatifler var ki bir tanesi 300 bin ton zeytinyağı üretiyor. Biz 1700 fabrikada 200 bin ton üretiyoruz. İspanya’da çok geniş zeytinlikler kooperatifleşmiş, makineler devasa boyutta.

HER MEYVENİN ÖZELLİĞİ FARKLI 
Ne yapacağız hocam, bir yolu var herhalde?
İtalya örneği var. Yüksek kalitede zeytinyağı üretiyorlar, premium deniyor. Böyle bir sınıf yaratabilmek için kamu desteği lazım, devlet desteklemelidir. 2006 yılında Meclis Komisyonu’nda böyle bir madde eklenmesini önerdik, rapora eklendi. Butik zeytinyağı üretmek için naturel sızma ve sınıflandırmasını yaptık. Bizdeki zeytinlikler küçük, maliyetimiz çok yüksek. En güzeli üst sınıf yaratmak. Asıl hedeflerimizden beri natural sızma zeytin yağını farklı gruplara ayırmak. Birisi de sağlık için zeytinyağı üretmek olmalı. Yurt dışında marketlerde değil gıda destek grubu satan merkezlerde satışa sunulur. Şu anda amazon’da litresi 100 dolar. Bazı eczanelerde satılıyor. 
Nasıl zeytinyağı bu? Özelliği nedir?  
Her bir meyvenin bir özelliği var. İzmir sofralık zeytin tadımı yaptık. Bunu şu tarihte hasat et, şu fabrikaya götür sıktır dediğimizde 1200 polifenol çıktı. Bu ne demek? Marketteki zeytin yağında yüzde 50 bile değildir. Zeytin meyvesini bir elmas olarak tanımlayalım. Pırlantaya çevirmek için usta ellere teslim etmek lazım. Değeri 10 kat artar. Usta ellere vermezseniz cam keser elmas olur, başka bir şey olmaz. 

ZEYTİNİN ANAVATANINDAYIZ
Var mı bizde böyle çeşitler?
Mesela Kilis zeytinyağı içinde bir baharat acılığı var, inanılmaz! Acaba hangi hastalığa iyi geliyor bilimiyoruz. Zeytinin anavatanındayız. Hepsi gen kaynağı. Cudi dağında 1700 metreye çıktık, orda zeytin bulduk. Gabar dağında 4 bin yaşına yakın zeytin ağacı var. Hepsi üzerinde çalışmamız lazım.
Devlet haberdar mı bunlardan? 
Şırnak Valisine gittik, anlattık. Harran Ovasının sulama yapılmayan bölgesinde Ceylanpına Devlet Üretme Çiftliğine doğru olan bölgede, 50 bin dönümde zeytincilik yapılabilir diye rapor hazırladık. Yurt dışından gelmemeli, bizdeki genler korunmalı. Projemiz onaylandı, ama yapılamadı. 
Yine bu özel çeşit zeytin mi üretilecek? Gelir hesabını da yaptınız mı? 
200 bin ton zeytin üretiyoruz. 160 bin ton tüketiyoruz. Kalanını ihraç ediyoruz. İhraç ettiğimiz 40 binin 20 bin tonunu gıda takviyesi olarak litresi 100 avrodan satsak, 10 avroyu üreticiye versek işte hesap! Tamamı 2 milyar avro elde ederiz. Tarımsal ihracat toplamımız 15 milyar dolar, 20 bin ton zeytin yağını değerlendirsek 2 milyarını böyle çıkartırız. Üretici de memnun olur, litre başı 10 avro alırsa ağacını kuş sütüyle besler.  
Tabi denetim ve işbirliği ayakları da olacak… 
Denetim için Tarım, Sağlık, Ticaret ve Kültür bakanlıkları konsorsiyum oluşturmalı. Kontrollü gitmesi lazım. Hani reklamlarda görüyoruz günde 1 adet bilmem ne vitamini diyor ya, biz de günde bir kaşık natural sızma zeytin yağı diye satmalıyız.

GEN KAYNAKLARIMIZ ÇALINIYOR
Zeytinin ana vatanı yukarı Mezopotamya. Cudi dağından Hatay’a kadar olan bölge. 
Gen kaynağımız o kadar zengin ki. Şu anda bölgede 100 tane gen kaynağımız var. Toros dağları gen kaynağıyla dolu. Bunlar tek tek çalışılmalı, kayıt altına alınmalı. Yoksa bizim peşimizden gen kaynakları için dolaşan insanlar çok fazla. Alıp götürüyorlar! Ispanya ve İtalya, baba Esad zamanında zeytinyağı üretimi için Suriye’ye bedava makine verdiler. Buna karşılık gen kaynaklarını toplamalarına izin verdiler.”

ÖLÜMSÜZ ZEYTİNDEKİ CEVHER
Zeytinyağı analizleri açısından dünyanın en iyisi kabul edilen İspanya Cordoba Üniversitesi’nden gelen raporda, ‘Tavşan Yüreği‘ zeytininden elde edilen zeytinyağının içindeki oleokantal oranıyla dünyadaki diğer çeşitler arasında en yüksek orana sahip olduğu belirlendi. Tavşan Yüreği, yıllık yaklaşık 100 ton, yağı ise yaklaşık 2 ton üretiliyor
Kilis Yağlık‘ bugüne kadar önemsenmemiş bir zeytin çeşidi olarak varlığını sürdürmüş. Oysa içinde barındırdığı özel aromalar ve içerdiği yüksek fenolik bileşenlere bakılınca dünyada eşi benzeri yok. Kaynağı ne olduğu henüz bilinmeyen baharat acılığı bulunuyor. Serbest yağ asidi 0.1-0.2 iken polifenol içeriği kilo başına 795 mg olarak ölçülmüş. Ne anlama geliyor derseniz, market rafındaki sofralık zeytin yağındaki oran 50 mg’a bile ulaşamaz, diyor Taha Hoca. Kim bilir kaç çeşit hastalığa derman, ne kadar bilinmeyen marifeti var, henüz bilinmiyor.

DAĞ TAŞ ZEYTİNLİK OLMALI
Türkiye 1 milyon ton zeytinyağı üretme potansiyeline sahip. Üreticiye dönen miktarı düşünseniz, ağaç sayısını artırmak için dağ taş zeytin olur. Benim istediğim budur. Sahra çölünde bile zeytin yetişiyor. Zeytin ağacını dağlara taşlara ekseniz 1 milyon ton zeytinyağı alırsınız. Yunanistan, İngiltere’de sağlık için zeytinyağı yarışması düzenliyor. Yani ‘Ben sektöre girdim, diyor. Dünyada 3 milyon ton üretiliyor ya, yüzde 25’ini, 800 bin ton zeytin yağını sağlık için üretseniz taleplere yetişemezsiniz. Devasa bir pazar var. ABD’nin tükettiği bitkisel yağ miktarı 15 milyon ton. Ithal ettiği sadece 300 bin ton. ABD; gıda takviyesi olarak raflarda görse, kimse tutamaz.“
* * * * * * * * * * * * * * *
 
Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr
https://www.aydinlik.com.tr/haber/doc-dr-mucahit-taha-ozkaya-zeytini-pirlantaya-cevirebiliriz-272136-2#1c

14 Ocak 2022 Cuma

KÖY ENSTİTÜSÜ GÖRSELLERİ EŞLİĞİNDE “ZİRAAT - KÖY ENSTİTÜLERİ” MARŞI – 1


KÖY ENSTİTÜSÜ GÖRSELLERİ EŞLİĞİNDE “ZİRAAT - KÖY ENSTİTÜLERİ” MARŞI – 1
Güftesi B. Kemal çağlar tarafından yazılan ve bestesi A. Adnan Saygun tarafından yapılan bu marş, önce 'ZİRAAT MARŞI' olarak düzenlenmiş daha sonra bütün köy enstitülerinin ortak marşı olmuştur.

KÖY ENSTİTÜSÜ GÖRSELLERİ EŞLİĞİNDE “ZİRAAT - KÖY ENSTİTÜLERİ” MARŞI – 2


KÖY ENSTİTÜSÜ GÖRSELLERİ EŞLİĞİNDE
“ZİRAAT - KÖY ENSTİTÜLERİ” MARŞI – 2

Güftesi B. Kemal çağlar tarafından yazılan ve bestesi A. Adnan Saygun tarafından yapılan bu marş, önce 'ZİRAAT MARŞI' olarak düzenlenmiş daha sonra bütün köy enstitülerinin ortak marşı olmuştur.