ZİRAAT MARŞI

Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine. Milletin her kazancı, milletin kesesine. Toplandık baş çiftçinin Atatürk'ün sesine Toprakla savaş için ziraat cephesine. Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz. Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

27 Ocak 2020 Pazartesi

TARIM İLAÇLARI VE ‘DOMATESLER İADE EDİLDİ’ YALANI


TARIM İLAÇLARI VE ‘DOMATESLER İADE EDİLDİ’ YALANI

Süleyman Yurddaşer, Zir.Yük.Müh. / Prof. Dr. Cengiz Çakır
-Hormon meselesi; tamamen bilgisizliğe dayanan bir uydurmadır. Entansif tarımda verilen gübrelerden azami istifade etmeleri için bazı gelişim düzenleyiciler kullanılır. Bunlar hormon değildir.
-İhraç edilen hiçbir tarım ürünün geri gelmesi söz konusu değildir. İhraç edilen ürünün gittiği yerde ayıplı olduğu tespit edilir ise yetkililerce rapor tutulur, orada imha edilir ve yapılan masraflar ihracatçıya fatura edilir.
TARIM İLAÇLARI VE HORMONLARLA İLGİLİ YANLIŞLAR
Aslında bu söylem yıllar önce Türk tarım ürünleri, özellikle meyvelerimiz için iyi bir pazar olan Arap ülkelerini elimizden almak isteyen ve bunu başaran Hollanda tarafından uydurulmuştur. Aslında Avrupa Birliği ülkelerinde kullanılan zirai ilaç miktarı Türkiye’nin tam 10 katıdır. Zirai mücadelede kullanılan ruhsatlı ilaçlar kontrol altında olup, reçete ile satılmaktadır. Dünyada zirai ilaç üreticileri, Batılı çok uluslu kimya şirketleridir. Bu şirketler sermaye olarak çok güçlüdürler, ar-ge için çok güçlü sermaye ayırırlar. Tarımda problem oluşturan hastalık ve zararlılarla mücadele için pestisitler geliştirirler. Üniversitelerde geliştirilen pestisitleri de satın alma yoluna gidebilirler. Dünya çapında geçerli patentler alır ve ruhsatlandırırlar. Bu pestisit artık on yıl koruma altındadır. On yıl sonra komodite olur. Yani her firma üretebilir hale gelir. Üretim artınca ilacın fiyatı yarı yarıya veya üçte bir seviyesine kadar düşer. İlk üretici firma da buna uymak zorunda kalacağı için ilk on yıldaki kazançları çok düşmüştür. Bu süre içinde çalışmaları devam etmiş komodite olan pestisitin yerine yeni bir formülasyon geliştirilmiştir. Bundan sonra artık ilk formülasyonun insan sağlığına zararlı olduğu, kanserojen olduğu söylemi yayılır. Komodite olan pestisitin ruhsatı dünya çapında iptal edilmelidir ki yeni formülasyon yüksek fiyatlarla devreye girsin. Bunun için kesenin ağzı açılır her türlü basın yayın kanalında eski ilacın insan sağlığına zararları anlatılır. Bu arada sözüm ona bilimsel yayın yapan dergiler de unutulmaz. Bu dergilerde o yayınları gören akademisyenler(!) , sağlık sektöründe söz sahibi olanlar, bu olayın üstüne yüklenirler. "Aman zirai ilaçla mücadele edilen meyve ve sebzeleri tüketmeyin, kurtlu elma tüketin" önerileri ayyuka çıkar.
Oysa en güçlü etkiye sahip bir pestisit yüzde 40 yoğunluğundadır, yani içinde yüzde 40 etkili madde vardır. Bunlar en fazla bir litrelik şişede muhafaza edilir ve satışa sunulur. Bu preparat 1000 litre suya konularak meyve bahçesinde 5 dekar alana, sebze bahçelerinde 10 dekar alana püskürtülür. Örneğin bir elma tanesine ne kadar zirai ilaç düştüğü hesaplanır ise 0.0000003 gram zirai ilaç isabet ettiği görülecektir. Günlük yaşamımızda zorunlu olarak kullandığımız, temas ettiğimiz kimyasallar düşünülür ise bu miktar "tabir yerinde" ise devede tüy bile değildir.
Ayrıca zirai mücadele yapılmadığı zaman meyve ve sebzelerde hastalık ve zararlıların açtığı lezyonlarda hızla üreyecek bakteri ve fungusları (mantar) düşünürsek elma üzerindeki bu kalıntı hiçbir şeydir. Kaldı ki hiç kimse sebze ve meyveyi yıkamadan tüketmez. Yani işin özeti mesele, zirai ilaçta dönen sömürüye dayanmaktadır. Yine burada Sn. Canan (Karatay) hocamızı anmadan geçemeyeceğiz. Canan hocamız zirai ilaçlarda BROM olduğunu iddia etmektedir. Bilindiği gibi brom gaz formundadır. 90’lı yılların sonuna kadar bromür şeklinde brom içeren bir preparat seralarda toprak dezenfeksiyonunda kullanılıyordu, 2000’li yıllardan bu yana kullanılmamaktadır, dünyada yasaklanmıştır ve imalatı da yoktur.
Kontrollü, tekniğine uygun kimyasal zirai mücadele şimdiye kadar yapılmıştır, bundan sonra da yapılacaktır. Üreticilerin hiçbirisi ürettiği ürünü kurda yedirmeye, hastalıklarla çürütmeye razı olmayacaktır.

Hormon meselesine gelince; tamamen bilgisizliğe dayanan bir uydurmadır. Bütün canlılar da olduğu gibi bitkilerde de onlarca hormon vardır ve kendi bünyelerinde sentezlenir. Bunların hangi birisi bitkiye verilecektir? Entansif tarımsal üretimde bitkinin öz sularının hızlı hareketi için ve verilen gübrelerden azami istifade etmeleri için bazı gelişim düzenleyiciler (BGD) kullanılır. Bunlar hormon değildir. Bu zirai ilaç kalıntısı ve hormon söylentilerini kazıdığımızda karşımıza önce Hollanda çıkmaktadır. Bunun hikayesi de buraya sığmayacak kadar uzundur.
Not: Televizyonlardaki beslenme programlarında sebze ve meyvenin şekline bakarak hormonlu(!) olduğunu tespit eden hekimler olmuştu.
'İHRACATTAN DÖNDÜ SÖYLEMLERİNİN ASILSIZLIĞI
Yine basında ve sosyal medyada sık sık rastladığımız bir konu; şu kadar miktar domates veya biberi Rusya geri göndermiş. Bunu duyan halkımızı da alır bir endişe, bize mi yedirdiler bunları diye? İhraç edilen hiçbir tarım ürünün ihraç edildikten sonra geri gelmesi söz konusu değildir. Zira geri gelmesi için, ihracatçının ürününü tekrar ithal etmesi gerekir ki bu olanaklı değildir. İhraç edilen ürünün gittiği yerde ayıplı olduğu tespit edilir ise yetkililerce rapor tutulur, orada imha edilir ve yapılan masraflar da ihracatçıya fatura edilir. Ancak hiçbir ihracatçı kendini riske sokup böyle bir ürünü ihraç etmeye kalkmaz. İhracatçı ürün göndereceği ülkenin normlarını önceden öğrenir. Bu normlar ülkeler arasında yıllık olarak ticaret bakanlıklarına ve ülke gümrüklerine bildirilir. İhracatçı da ürün göndereceği ülkenin normlarına göre ürün hazırlar. Bu normlar, ambalajdan hastalık ve zararlılar yönünden karantina önlemlerine kadar bir dizi kuralı içermektedir. Öncelikle şu bilinmelidir ki ihracatçı, ürünlerine Türkiye’de akredite bir labaratuvardan sağlık raporu almadan bizim gümrüklerimizden ürünün çıkmasına izin verilmez. Bu raporda, zirai ilaç yönünden ürünün gideceği ülkenin bildirdiği (etkili madde bazında) MRL (Maksimum Rezüdi Limiti) den yüksek olmaması, hastalık ve zararlı kalıntısı olmadığı tespit edilir. Buna rağmen ihraç edilecek ürünlerde gideceği ülkenin MRL değerinin üzerinde çıkan ürünler olmuştur ve bunlar kayıtlıdır. Bu kayıtları görenler de ürünün ihracattan geri geldiğini sanmaktadırlar. Aslında bu MRL değerleri de politik değerlerdir. Bir ülke bizden ürün almak istemez ise bu değerleri çok düşürebiliyor. Yani bunlar sabit değerler değil, ülkeden ülkeye değişen değerlerdir.
TOPRAKLARIMIZIN ZEHİRLENDİĞİ HURAFESİ:
İşi bilmeyenler tarafından, tarda kullanılan kimyasal gübrelerin toplarımızı zehirlediği sık sık gündeme getirilmektedir. Hiçbir üretici toprağını zehirleyecek kadar gübre kullanmaz. Çünkü üretim ekonomik bir iştir, yüksek bedel ödeyerek aldığı kimyasal gübreyi gereğinden fazla kullanmaz. Ayrıca, gereğinden fazla kullanması tarlasına ektiği ürüne de faydadan çok zarar verir, ürünü kurutabilir. Sağlıklı ürün almak için bitkinin topraktan kaldırdığı bitki besin elementlerinin kimyasal gübrelerle takviye edilmesi zorunludur. Bunlar, ana besin maddeleri olarak azot(N), fosfor(P) ve potasyumdur(K). Bu bitki besin elementleri ayrıca topraktaki faydalı mikroorganizmaların da besin kaynağıdır. Kimyasal gübreler bu mikroorganizmaları beslediği gibi, fazla kullanılması halinde bunlara da zarar vereceği için ölçüsünde kullanılır. Bu kimyasal gübrelerle toprağın zehirlendiğini iddia edenler, bunların yerine hayvan gübresi, kompost ve solucan gübresi önermektedirler. Bunların da elbette toprağa yararı vardır en azından toprağa organik madde kazandırırlar. Fakat bu önerilen gübreler içinde bitki besin elementlerinin hangisinden ne kadar olduğunun tespiti her zaman olanaklı değildir.
Profesyonel tarım işletmelerinde hayvan gübreleri zaten kullanılmaktadır. Toprakta yeteri kadar organik madde bulunmak zorundadır. Zira tarım yapılan arazide bitki artıkları bitki kökleri olacaktır, bunlar da organik maddedir. Toprakta doğal olarak solucan da bulunur. Kompost önerisine gelince, bütün tarım arazilerimize kompostu nereden bulacağız? Ancak, bu konuda belediyeler için geliştirdiğimiz bir projemiz vardır. Özellikle gelişmiş batı ülkelerinde, kent bostanları diye tercüme edebileceğimiz, aslında şehir hayatından bunalan insanları ve yaşlıları rehabilite etme amacı ile teşvik edilen bir proje vardır. Bu proje, teraslarda, kullanılmayan sokaklarda ve terk edilmiş fabrika arazilerinde çeşitli sebze, meyve ve çiçek yetiştirme esasına dayanan bir projedir. Bu yetiştiricilere kompost yapımı öğretilmekte ve gübre olarak bitki artıklarından yaptıkları bu kompostları kullanmaları sağlanmaktadır. Bunları gören ve işin esasını bilmeyen bazıları bunu profesyonel tarımsal üretimle karıştırmaktadırlar.

Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/tarim-ilaclari-ve-domatesler-iade-edildi-yalani-ozgurluk-meydani-ocak-2020

Süleyman Yurddaşer, Zir.Yük.Müh. / Prof. Dr. Cengiz Çakır / 26.1.2020 02:00

Hiç yorum yok: