Kemalist Devrim’in toprak programı / Yıldırım Koç
Aydınlık
Gazetesi, 17.12.2019
Kemalist
Devrim’e yöneltilen eleştirilerden biri, toprak ağalarına karşı
yoksul köylülüğün çıkarlarını korumamasıdır. Yoksul
köylülüğün toprak için bir mücadelesinin olmadığı
koşullarda, Kemalist Devrim’in toprak dağıtması gözden
kaçırılmaktadır.
KÖYLÜYE
DAĞITILAN TOPRAKLAR
1923-1934
döneminde nüfus değiş tokuşu ile gelen 99.709 haneye (380.243
kişi) 4.5 milyon dönüm arazi, 99 bin dönüm bağ ve 160 bin dönüm
bahçe; muhacir ve mülteci olarak gelen 58.027 haneye (247.295 kişi)
1.5 milyon dönüm arazi, 59 bin dönüm bağ ve 8 bin dönüm bahçe
dağıtıldı. Toprağa muhtaç yerli çiftçilere de 731 bin dönüm
arazi dağıtıldı. 2510 sayılı yasa hükümlerine göre, 21
Haziran 1934 tarihinden 1938 yılı Mayıs ayına kadar 28.536
muhacir ve mülteci ailesine 1.2 milyon dönüm, 48.411 topraksız
veya az topraklı yerli çiftçi hanesine 1.5 milyon dönüm, 7.886
göçebe ailesine de 129 bin dönüm arazi dağıtıldı. 1940-1944
döneminde ise Maliye Bakanlığına bağlı geçici komisyonlar
tarafından 619 köyde 197 bin nüfuslu 53 bin aileye toplam 875 bin
dönüm arazi dağıtıldı. (Barkan, Ö.L., Türkiye’de Toprak
Meselesi, Gözlem Yay., İstanbul, 1980, s.455)
Bir
başka kaynağa göre ise, 1930-1937 döneminde, 627 ve 2480 sayılı
yasalara dayanılarak köylüye 1.3 milyon dönüm arazi dağıtıldı.
(Derin, H., Türkiye’de Devletçilik, İstanbul, 1940., 1940, s.57)
1923-1933 döneminde Türkiye’ye 247 bin kişi göçmen olarak
geldi. Bu insanlar, 58 bin aile oluşturuyordu. Bunlara parasız
olarak 40.692 ev, 6321 parça arsa, 1.576.472 dönüm tarla, bağ ve
bahçe verildi. (Derin, H., a.g.k., 1940, s.35)
1934-1950
döneminde ise göçmenler için yapılan ev 32.887 adet, dağıtılan
arazi de 157.383 dönümdür. (Basın-Yayın ve Turizm Umum
Müdürlüğü, Türkiye Nasıl İlerliyor, 1950-1957, Ankara, 1957,
s.95)
KÖYLÜYE
TOPRAK DAĞITIMI KONUSUNDA HÜKÜMET POLİTİKALARI
1935
yılında CHP programına topraksız köylüye toprak dağıtılmasına
ilişkin bir hüküm ilk kez kondu: "Her Türk çiftçisini
yeter toprak sahibi etmek, partimizin ana gayelerinden biridir.
Topraksız çifçiye toprak dağıtmak için özgü istimlâk
kanunları çıkarmak lüzumludur."
Atatürk’ün
TBMM’de 1.11.1936 tarihli açış konuşmasında amaç daha net bir
biçimde ifade ediliyordu: "Toprak kanununun bir neticeye
varmasını Kamutay’ın yüksek hizmetinden beklerim. Her Türk
çiftçi ailesinin, geçineceği ve çalışacağı toprağa malik
olması, behemehal lazımdır. Vatanın sağlam temeli ve imarı bu
esastadır."
1924
Anayasasının 74. maddesi, "değer pahası peşin verilmedikçe"
kamulaştırmaların yapılamayacağını öngörüyordu: "Menafii
umumiye için lüzumu usulen tahakkuk etmedikçe ve kanunu mahsus
mucibince değer pahası peşin verilmedikçe hiç bir kimsenin malı
istimval ve mülkü istimlâk olunamaz." 5 Şubat 1937 gün ve
3115 sayılı kanunla bu maddeye eklenen fıkrayla kamulaştırma
kolaylaştırıldı: "Çiftçiyi toprak sahibi yapmak ve
ormanları Devlet tarafından idare etmek için istimlâk olunacak
arazi ve ormanların istimlâk bedelleri ve bu bedellerin tediyesi
sureti, mahsus kanunlarla tâyin olunur."
Atatürk’ün
1.11.1937 tarihli konuşması da şöyleydi: "Bir defa,
memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha
önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın,
hiç bir sebep ve suretle bölünemez bir mahiyet alması. Büyük
çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri erazi
genişliğini, erazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus
kesafetine ve toprak verim derecesine göre sınırlamak lazımdır."
Cumhurbaşkanı
İsmet İnönü, 1.11.1941 tarihinde TBMM’yi açarken şu konuşmayı
yapıyordu: "Toprak Kanunu, Büyük Meclis’e sunulmak
üzeredir. (...) Toprağı olmayıp, kendi başına ocak kurmak
isteyenlere toprak temini, Cümhuriyetin en ziyade ehemmiyet verdiği
bir meseledir. Nüfusun çoğalması ve intikal suretile parçalanması
neticesinde, elindeki toprağı bu günkü işleme kudret ve
vasıtalarına, çoğalan yaşama ihtiyaçlarına artık yetişmemeye
başlayan az topraklı köyler ve köylüler vardır. Bunları,
kendilerine daha yüksek yaşama imkanı verecek miktarda toprak
sahibi kılmak ve bu topraklarda iş yapma kudretini tam
kıymetlendirecek verimli bir işleme için lüzumlu araçlarla
donatmakta acele etmek lazımdır."
DEVRİMCİ
BİR KANUN: ÇİFTÇİYİ TOPRAKLANDIRMA KANUNU
1945
yılında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu kabul edildi. Bu Kanun,
özellikle 17. maddesindeki radikal düzenleme nedeniyle önemliydi.
Ancak CHP 1945-1950 arasında toprak ağalarının gücünü büyük
ölçüde parçalayacak bu kanunu uygulamak yerine, parlamenter
sisteme geçilmesi nedeniyle toprak ağalarıyla uzlaşmayı tercih
etti.
Taner
Timur’un bu kanuna ilişkin değerlendirmesi şöyledir: "Çiftçiyi
Topraklandırma Kanunu, herşeyden önce büyük toprak sahiplerinin
iktisadi ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan siyasi gücüne karşı
yönelmiş bir kanundur. Böyle bir kanun, büyük toprak
sahiplerinin sömürüsü altındaki yoksul köylülerin sınıf
mücadelesi ile gerçekleşseydi, kendi uygulanma koşullarını
kendisi hazırlamış olurdu. Oysa, yoksul köylülerin yaşama
koşulları ve bilinç durumları böyle bir mücadeleyi (demokratik
köylü mücadeleleri) başlatmamıştı. Gördüğümüz gibi,
Kanun, Milli Şef’in baskısıyla adeta zorla Meclis’ten
geçirilmiştir." ( Timur, T., Türk Devrimi ve Sonrası, 4.
Baskı, İmge Yay., Ankara, 1997, s.204)
Kemalist
Devrim, yoksul köylülüğün toprak mücadelesine katılmamasına
rağmen, bu insanların en azından bir bölümüne toprak dağıttı.
Diğer taraftan da, yoksul köylülüğün kulluktan kurtulup, özgür
yurttaşlar haline getirilmesini ve hak talebinde bulunmasını
sağlayacak girişimlerini de diğer alanlarda sürdürdü.
* * * * * * * * * * * * * *
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder