İklim
değişikliği söylemiyle ekonomik savaş / PROF. DR. DOĞAN YAŞAR
28. ABD Başkanı
Trump 2018 Kasımı’nda “Ben insan kaynaklı küresel ısınmaya
inanacak kadar aptal değilim.” demişti.
Hemen
ardından aralık başında da Beyaz Saray Sözcüsü, Almanya ve
İngiltere’ye yönelik olarak “Küresel ısınmanın insandan
kaynaklandığını artık ispatlayın.” ifadelerini kullanmıştı.
G7
ve diğer zengin ülkeler, zenginliklerini fosil yakıtlara
borçludur. Hâlâ ciddi miktarda fosil yakıt kullanmaya devam
ediyorlar. Küresel salgın döneminde G20 ülkeleri, enerjiye
yatırdıkları 653 milyar doların 300 milyar dolarını fosil
yakıtlara ayırmışlardır. Bu dönemde dünyada emisyon doğal
olarak artmıştır. Üstelik nükleer ve doğalgaz yeşil enerji
sınıfına sokulmuştur. Tüm bunlar ekonomik savaş olarak
yapılmaktadır
KOLOMBİYA'DAN
NİYE ÇOK KÖMÜR ALIYORUZ?
Tüm
bunların başlangıcı 1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde
yapılan ve o dönemki ABD Başkanı Bill Clinton’un “Artık
insan kaynaklı küresel ısınmaya dur diyeceğiz.” cümlesi ile
ön imzaların atıldığı yıllara gider. Başkan Clinton, ABD’ye
döndüğü an üniversitelerin “Biz 18 bin yıldan bu yana doğal
olarak küresel ısınmadayız, insan kaynaklı küresel ısınmanın
olduğunu kim söyledi?” çıkışları ile Kyoto bayrağını
hemen bırakmıştı. Ancak Almanya ve İngiltere bu bayrağı alarak
yeniden” insan kaynaklı küresel ısınma olduğunu” iddia
etmeye başladı.
Fosil
yakıtlara karşı olduğunu her fırsatta söyleyen ve sürekli
olarak fosil yakıt kullanmayın tavsiyesinde bulunan Almanya, bize
2004 yılında Mersin’de anahtar teslimi bir termik santral hediye
etmişti. Küçücük bir şartı vardı. Bu santralın kömürü
Almanya’ya çok büyük borcu olan ve kömüründen başka satacak
bir kaynağı olmayan Kolombiya’dan ithal edilecekti.
Ve
neredeyse 20 yıldan beri kömürümüzün yaklaşık yüzde 40’ını
bu ülkeden ithal ediyoruz. Bu sayede Almanya da Kolombiya’dan
alacaklarını tahsil ediyor. Yine Almanya 2005 yılında karbon
borsası kurulmasını ve her ülkeye bir kota verilmesini önermişti.
Kotasını dolduramayan ülkeler emisyon haklarını zengin ülkelere
satabilecekti. Her zaman şu soruyu sordum “Hiç dünyanın sonunu
getirecek bir gazın borsası mı olur Allah aşkına?” Ve 2006
yılında İngiltere ve Almanya’nın sposorluğunda yapılan ve
Oscar ödülü alan “Uygunsuz Gerçek” filminin gösterimi,
İngiltere’de bilime aykırı olduğu nedeniyle mahkeme kararı ile
yasaklanmıştı.
Büyük
ülkeler işlerine geldiği zaman fosil yakıtları cici gaz,
gelmediği zaman kötü gaz olarak adlandırmaktan vazgeçsinler ve
eğer gerçekten insan kaynaklı küresel ısınma olduğunu iddia
ediyorlarsa en azından bizim seviyemize düşürsünler.
KÜRESEL
SALGINDA EMİSYONLAR ARTTI
Dünyada
emisyonun yüzde 70 kadarını ABD ve Çin başta olmak üzere 10
civarında ülke atmaktadır. Yani eğer insan kaynaklı küresel
ısınma olduğunu iddia ediyorlarsa, emisyonlarını bu ülkelerin
indirmesi gerekir. Türkiye 2021 yılında 564 milyon ton emisyona
sahip iken, bize 1997 yılından beri emisyonunuzu azaltın diyen ve
aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya ise 850 milyon ton ile
Türkiye’den çok daha fazla emisyona sahipti. Ve eğer gerçekten
insan kaynaklı küresel ısınma olduğunu iddia ediyorsa,
emisyonlarını önce Türkiye’nin seviyesine düşürmesi
gerekmiyor mu? Çünkü bugün başta G7 ve diğer zengin ülkeler
zenginliklerini fosil yakıtlara borçludurlar. Hâlâ ciddi
miktarda, her ne kadar tersini iddia ediyorlarsa da, fosil yakıt
kullanmaya devam ediyorlar. Özellikle 2021 yılında
başlayan kuraklık nedeni ile Hidroelelktrik Santralleri
(HES) barajlarının boşalması sonucu kömür 60 dolardan 400
dolara, doğalgaz 120 dolardan 2 binlere, petrol ise 25 dolardan 100
dolara fırlamıştır. Ve pandemi dönemindeki iki yılda G20’ler
enerjiye yatırdıkları 653 milyar doların 300 milyar dolarını
fosil yakıtlara ayırmışlardır. Ve bu dönemde dünyada emisyon
doğal olarak artmıştır. Geçen yıl, Avrupa Birliği (AB)’nde
yapılan toplantılarda başta Fransa gibi enerjisinin çok büyük
çoğunluğunu nükleerden elde eden ülkelerin ısrarı ile nükleer
enerji, yeşil enerji olarak kabul edilmiştir. Daha sonra doğalgaz
da yeşil enerji olarak kabul edilerek, şu an AB’de kömür tek
fosil yakıt olarak kalmıştır. Ve bundan sonra kömür ile üretim
yapan ülkelere ciddi yaptırımlar ya da ek vergiler
öngörülmektedir. Özellikle Çin gibi enerjisinin yüzde 55’ini
fosil yakıtlardan sağlayan ülkeleri zor günler bekliyor. Tabiî
ticaretini büyük oranda AB ile yapan Türkiye’yi de zor günler
beklemekte. Halen iklim değişikliği konusunda bir kanun teklifi
hazırlanmakta. Söz konusu bu kanun tamamen AB’nin istediği
doğrultusunda hazırlanmıştır ki doğru bir karardır. Çünkü
bu kanunların kabul edilmesi oradaki maddeleri hemen uygulamaya
sokulacak anlamına gelmediğini 2009 yılında kabul ettiğimiz
Kyoto Antlaşması'nda da gördük. Bu yıllarda emisyon indirme için
kabul ettiğimiz bu antlaşmanın tam tersini yaparak emisyonumuzu
arttırmıştık.
'KİM
ARTIRIYORSA O İNDİRSİN'
Özetle,
komik bir şekilde nükleer ve doğalgazın da yeşil enerji sınıfına
sokulması tüm bunların tamamen ekonomik savaş nedeni yapıldığının
göstergesidir. Gerek başarısızlıkla sonuçlanan ve onun devamı
olan Paris İklim Antlaşmaları, aslında dünyanın şu ana kadar
yapılmaya çalışılan gelmiş geçmiş en büyük ticaret
antlaşmasıdır.
Geçen
aylarda da Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kim artırıyorsa o
indirsin” diyerek -ki 2000’li yıllardan beri benim de söylediğim
bir cümledir- bu konuda Türkiye’nin tavrını ortaya koymuştur.
Ve yine 2021 yılı Nisan ayında ABD önderliğinde yapılan ve 40
ülke liderinin katıldığı toplantıda ABD 2050 yılında
emisyonunu sıfıra, Çin de 2060 yılında sıfıra indireceğini,
Türkiye ise çok daha mantıklı bir yaklaşımla 2030 yılında
yüzde 21 gibi bir orana düşürebileceğini ifade etmiştir.
Yani
diyoruz ki, büyük ülkeler işlerine geldiği zaman fosil yakıtları
cici gaz, gelmediği zaman kötü gaz olarak adlandırmaktan
vazgeçsinler ve eğer gerçekten insan kaynaklı küresel ısınma
olduğunu iddia ediyorlarsa en azından bizim seviyemize düşürsünler.
ISINMADAN
DEĞİL SOĞUMADAN KORKUN
İklim
bilimciler oşinograflardır. Denizden alınan sediman ya da
buzullardan alınan örneklerde çalışmalar yapılarak geçmiş
hakkında tüm iklimsel değişimler saptanır. Her bir kuru gramda
yaklaşık 400 bin fosilin incelenmesi ile geçmişte karadaki bitki
örtülerine kadar tüm her şey saptanabilir. Benim doktora konum
kısaca “Son 18 bin yıldaki iklimsel değişimlerdir” ve Ege
Denizi'nden alınan sediman örnekleri ile yapılmıştır. Örneğin,
2004 yılında başta TRT olmak üzere katıldığım programlarda,
2007-2008’li yıllarda havanın soğuyacağını ve bu nedenle
kurak bir dönem yaşayacağımızı ancak asıl kuraklığın
2020’den sonra geleceğini defalarca anlattım. Ve 2008 yılında
sıcaklıkların düşüşü ile birlikte ciddi bir kurak döneme ve
tüm dünyayla birlikte ekonomik krize girdik. Çünkü soğuma
demek kuraklık demektir ve bu da ekonomik kriz demektir. Ve yine
2021 yılına geldiğimizde Mart ayında başlayan soğuma ile
birlikte yağışlar kesildi ve Türkiye’de yüzde 26 olan HES
elektrik üretimi yüzde 12’lere gerileyince fosil yakıtlara
yönelmek zorunda kaldık. Yalnızca biz değil tüm dünya fosil
yakıtlara yöneldi. Bir anda kömür fiyatları 7’ye, petrol 4’e
ve doğalgaz da 120’den 2 bin dolarlara kadar fırladı. Ve hemen
ardından tarımda da büyük verimlilik kaybı oldu. Dünya gıda
indeksi tüm zamanların rekorunu kırdı. Özetle ısınmadan değil
soğumadan korkulur.
Ayrıca
küresel ısınma dönemleri yağmur çağlarıdır ve üretimin bol
olduğu yıllardır. Örneğin 1970-1979 arası yıllık ortalama
yağış 609 kilogram iken ısınmanın şiddetlendiği 2010-2019
arası 630 kilograma çıkmıştır (MGM). Yani küresel ısınma
küresel kuraklık getirir demek hurafedir. Dünyanın yazılı
tarihe geçtiği Gılgamış’tan günümüze geçen 4 bin 700 yılda
çıkan 15 bin savaş, çatışma, göçün gerçek nedeni soğuma
sonucu oluşan kuraklıklardır. İklimler, ortalama onar yıllıktan
başlayarak milyonlarca yıllık dönemler halinde değişim gösteren
ve dolayısı ile dünyada başta su olmak üzere, tarım, balıkçılık
ve enerjiyi kontrol eden doğa olaylarıdır. Söz konusu bu
değişimlerin ana nedenleri ise levhaların hareketi, dünyanın
dönüş parametreleri ve güneşten gelen enerjideki değişimlerdir.
Tüm bu değişimler, iklimlerin gerek uzun gerekse kısa dönemler
içerisinde, kurak ve yağışlı döngüler halinde değişim
göstermesine neden olurlar. Bu döngülerden en kısa sürelisi,
ortalama 15-20 yıl civarında olup, bu sürenin 7 ile 10 yılı
yağışlı (bölgesel ortalamaların üzerinde) ve 7 ile 10 yılı
da kurak (bölgesel ortalamaların altında) olarak geçmektedir.
SONUÇ
İklimler
sürekli ısınma ve soğuma döngüleri halinde hareket eden doğa
olaylarıdır. Bu ısınma-soğuma döngüleri sonucu oluşan iklim
değişiklikleri ise başta su olmak üzere, tarım, balıkçılık
ve enerji konularında insan yaşamını doğrudan pozitif ya da
negatif yönde etkilerler. Isınma dönemlerinde verimliliğin
arttığı soğuma dönemlerinde ise azaldığı ve soğuma
dönemlerinin insan yaşamını hep olumsuz etkilediği
görülmektedir. Tüm bu değişimleri avantaja dönüştürebilmek
için yapılması gerekenler aşağıda sıralanmıştır:
1-
Tarım için gerekli suların barajlardan tarlalara kapalı sistemle
ulaştırılması ve tarlalarda damlama/yağmurlama sulama sistemine
geçilmesi gerekir. Çünkü gelişmiş ülkelerde suyun yüzde 40’ı
tarımda kullanılırken Türkiye’de bu oran vahşi sulama nedeni
ile yüzde 80 gibi devasa boyutlardadır. Vahşi sulama aynı zamanda
verimli tarım topraklarında erozyona neden olmaktadır.
2-
Yeraltı suları kesinlikle kontrol altına alınmalı ve zorunlu
haller dışında en üst akiferden su kullanımına izin
verilmelidir.
3- Tarım ürün desenleri, iklimsel değişimlere
göre, devlet tarafından belirlenmelidir.
4- Su kullanan sanayi,
tarım alanları dışındaki suyun bol olduğu bölgelere
yönlendirilmelidir.
5- Yeraltı barajlarının planlanması
şarttır.
6- Şehirlerde kanalizasyon sistemleri ile yağmur suyu
sistemleri ayrılmalı ve toplanan yağmur suları yeniden barajlara
ya da yapılacak olan göletlere yönlendirilmelidir.
7- Arıtma
tesislerinden arıtılan sular tarımda kullanılmalıdır.
8-
Şehir şebekelerinde kayıp kaçak oranları düşürülmeli ve
sular çok daha dikkatli kullanılmalıdır. Örneğin ABD, Pinatubo
yanardağının patlaması sonucu sıcaklığın 0,5 derece gibi
düşmesi nedeni ile artan 1992 kuraklığında rezervuarlarını 1,5
litre kadar küçültmüştür.
*
* * * * * * * * * * *
Kaynak:
https://www.aydinlik.com.tr/haber/iklim-degisikligi-soylemiyle-ekonomik-savas-iklim-kanunu-417899
*
* * * * * * * * * * *