Atatürk döneminde ağalarla ve aşiret reisleriyle mücadele / Yıldırım Koç
Bazı
çevrelerin, Kemalist Devrim’in ağalarla uzlaştığı ve
köylülüğü ezdiği yolundaki iddiaları gerçekdışıdır.
Kemalist
Devrim, Türkiye’de yoksul köylülüğün ağalara ve aşiret
reislerine karşı bir mücadelesinin olmadığı koşullarda,
köylüleri yüzyıllardır kullaştırmış olan ağalara ve aşiret
reislerine karşı devrimci bir mücadele yürüttü.
KÖYLÜYE
TOPRAK DAĞITIMI
Cumhuriyet
yönetimleri topraksız ve az topraklı köylülere toprak dağıtımı
konusunda çeşitli düzenlemeler yaptı.
Bu
konudaki ilk düzenleme, 1925 senesinde çıkarılan bütçe
kanununun 25. maddesidir. Bu maddenin A fıkrasına göre, toprağa
muhtaç ziraat erbabına, elde mevcut milli arazi, bedeli on senede
taksitle alınmak ve her haneye verilecek arazi miktarı ellerindeki
toprakla birlikte azami ikiyüz dönümü geçmemek üzere kıymet
takdiri suretiyle dağıtılacak ve satılığa çıkarılacaktı. Bu
hüküm 1934 yılına kadar bütçe kanunlarında korundu. Daha
sonra, 2490 sayılı Artırma, Eksiltme ve İhale Kanununun 56.
maddesi haline dönüştü. (Barkan, Ö.L., Türkiye’de Toprak
Meselesi, Gözlem Yay., İstanbul, 1980., s. 453)
1925
Şeyh Sait ayaklanmasından sonra 500 kadar ağa ve şeyh Batı
illerine sürüldü. 1927’de genel müfettişlik kurulurken,
hükümete o bölgede arazileri kamulaştırma yetkisi de verildi.
1927 Haziranında kabul edilen 1097 sayılı kanunla 1500 aile
Batı’ya göç ettirildi.
Mustafa
Kemal Paşa, 1.11.1928 tarihinde T.Büyük Millet Meclisi’ni açış
konuşmasında şunları söylüyordu: "Şark vilayetlerimizin
bir kısmında ihdas edilen umumi müfettişlik isabetli ve faydalı
olmuştur. Cumhuriyet kanunlarının emniyetle sığınılacak yegane
yer olduğunun anlaşılması bu havalide huzur ve inkişaf için
esaslı bir mebdeydir. Yeni faaliyet devremizde gerek bu havalide,
gerek memleketin diğer kısımlarında toprağı olmayan çiftçilere
toprak tedarik etmek meselesiyle ehemmiyetli olarak iştigal
buyuracaksınız."
2
Haziran 1929 tarih ve 1505 sayılı Yasa ile (Şark Menatıkı
Dahilinde Muhtaç Zürrâ’ya Toprak Tevzii Kanunu-Doğu
Bölgelerinde Muhtaç Çiftçiye Toprak Dağıtımı Kanunu), Ağrı,
Van, Muş. Bitlis, Hakkari, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Urfa ve
Elazığ (Dersim dahil) vilayetlerinde, sürgüne gönderilen ağa ve
şeyhlerin arazilerinin köylüye dağıtılması konusunda Hükümet
yetkili kılınıyordu. Bu yasa, 1515 sayılı yasayla tamamlandı.
Mustafa
Kemal Paşa, 1.11.1929 tarihli Meclis’i açış konuşmasında da
bu noktayı vurguluyordu: "Bu sene zirai kooperatif teşkilatına
başlanmış olması, bilhassa memnuniyetimizi mucip oluyor. Bu
kooperatifleri memleketin her tarafına teşmil etmeği ziyade
iltizam ediyoruz. Kezalik çiftçiye arazi vermek de, Hükümetin
mütemadiyen takip etmesi lazım gelen bir keyfiyettir. Çalışan
Türk köylüsüne işleyebileceği kadar toprak temin etmek,
memleketin istihsalatını zenginleştirecek başlıca
çarelerdendir."
İsmet
Paşa Hükümeti’nin 9.11.1929 tarihli hükümet programında bu
konu şöyle ele alınıyordu: "Evvela vatandaşlara arazi
dağıtılmasından bahsedeceğim. İşledikleri arazi kendi malları
olmayan vatandaşları toprak sahibi yapmak için bu sene bazı şark
vilayetlerimizden işe başladık. Birinci Umumi Müfettişlik
dahilinde şimdiye kadar hazineye ait araziden 90 bin dönüm toprak
dağıttık. Ayrıca istimlak ederek ve bedelini peşin ödeyerek 20
bin dönüme yakın arazi verdik. Bundan mada Garp Vilayetlerimizde
hazineye ait olan veya satın aldığımız bazı çiftlikleri
köylüye maletmeğe muvaffak olduk. Bizim bu işte mesleğimiz;
topraksız köylüye kendi malı yapacağımız tarlasında çalışmak
imkanını hazırlamaktır."
KÖYLÜYÜ
KULLAŞTIRAN AŞİRET DÜZENİNE KARŞI DÜZENLEME
14
Haziran 1934 gün ve 2510 sayılı İskân Kanunu (R.G.21.6.1934) şu
hükmü getiriyordu:
"Madde
10 - A: Kanun aşirete hükmî şahsiyet tanımaz. Bu hususta her
hangi bir hüküm, vesika ve ilâma müstenit de olsa tanınmış
haklar kaldırılmıştır. Aşiret reisliği, beyliği, ağalığı
ve şeyhliği ve bunların her hangi bir vesikaya veya görgü ve
göreneğe müstenit her türlü teşkilat ve taazzuvları
kaldırılmıştır.
B:
Bu kanunun neşrinden önce her hangi bir hüküm veya vesika ile
veya örf ve adetle aşiretlerin şahsiyetlerine veya onlara izafetle
Reis, Bey, Ağa ve şeyhlerine ait olarak tanınmış, kayıtlı,
kayıtsız, bütün gayrimenkuller Devlete geçer. Bu kanun
hükümlerine ve Devletçe tutulan usullere göre bu gayrimenkuller
muhacirlere, mültecilere, göçebelere, naklolunanlara, topraksız
veya az topraklı yerli çiftçilere dağıtılıp tapuya bağlanır.
Bu gayrimenkullerin aidiyeti tapu sicillerindeki kayıtlara göre
tesbit olunur. Tapu sicillerinde aidiyete dair bir kayıt yoksa
veyahut kayıtlar yalnız şahıslar namına olupta halk arasında
bunların aşirete ait olduğu şayi bulunuyor ve aşiret fertleri de
bu gayrimenkullerden başkasına sahip bulunmuyorlarsa aidiyet,
tahkikat üzerine, o yerin idare heyeti karariyle hallolunur; idare
heyetlerinin valilerce tasdik edilen bu kararı katidir.
C:
Bu Kanun neşrinden önce aşiretlere reislik, beylik, ağalık,
şeyhlik yapmış olanları ve yapmak istiyenleri ve sınırlar
boyunca oturmasında emniyet ve asayiş bakımından mahzur
bulunanları, ailelerile birlikte, münasip yerlere naklettirip
yerleştirmeğe İcra Vekilleri Heyeti kararile, Dahiliye Vekili
salâhiyetlidir."
Yine
1934 yılında kabul edilen Tapu Kanunu ile, sahipsiz toprakları
kullanılır hale getirenlere bu arazilerin tapularının parasız
olarak, kamuya ayrılmamış devlet arazisinde bağ ve bahçe
kuranlara bu arazinin tapusunun vergi değerinin belirli bir oranı
karşılığında verilmesi öngörülüyordu.
Kemalist
Devrim, bunlar ve benzeri düzenlemelerle, topraksız ve az topraklı
yoksul köylülüğün ağalara karşı önemli bir mücadelesinin
bulunmadığı koşullarda, ağaların, şeyhlerin ve aşiret
reislerinin ekonomik gücünü ve kullaştırıcı etkisini
parçalamaya çalıştı.
*
* * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Yıldırım Koç
Aydınlık
Gazetesi, 21.12.2019